menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Çağdaş Bir Direniş Biçimi Olarak Boykot

16 0
23.07.2025

Modern dönemde uluslararası ilişkilerin neoliberal pazar mantığı üzerinden inşa edildiği bir çağda tüketici tercihleri yalnızca bireysel alışkanlıkları değil, aynı zamanda küresel güç dengelerini belirleyen stratejik tercihler hâline gelmiştir. Bu bağlamda devlet destekli sistematik şiddetin, kitlesel sürgünlerin ve savaş suçlarının fail aktörlerinden biri olan İsrail’e yönelik tüketim boykotları hem ahlaki hem de iktisadi bir karşı koyuş aracı olarak yeniden tanımlanmaktadır.

İsrail’in 1948’den itibaren yürüttüğü işgal, yerleşimci kolonyalizm ve apartheid politikaları yalnızca siyasi-askeri aygıtlarla değil aynı zamanda küresel piyasalara entegre olmuş şirketler, bankalar ve marka ağları üzerinden finanse edilmektedir. Tarım ürünlerinden savunma sanayiine, dijital altyapıdan kültürel içerik üretimine kadar birçok sektör işgalin ekonomik zeminini oluşturmakta ve bu yapının sürdürülebilirliğine katkı sağlamaktadır. Bu nedenle işgal rejimine doğrudan veya dolaylı katkı sunan kurum ve şirketlerin ürünlerinin tüketilmesi yalnızca ticari bir işlem değil; aynı zamanda mazlumun aleyhine bir siyasi pozisyon alımıdır.

İslam fıkhı açısından değerlendirildiğinde zalimle ticaret yapmak, haram kazancı beslemek, masumların katline hizmet eden bir yapıya katkı sunmak gibi netameli konular karşımıza çıkar. Kur’an-ı Kerîm’in Maide Suresi 2. ayetinde geçen “...Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın...” emri sadece bireysel ilişkileri değil; ekonomik işbirlikleri ve ticari iştirakleri de kapsar. Zira fıkıhta 'muâvenet' yani yardım kavramı sadece doğrudan destek değil, dolaylı katkılar........

© Milat