menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kemal Can yazdı: Gerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek

50 1
14.09.2025

Senelerdir dünyada ve Türkiye’de en çok kullanılan kavramlardan biri kutuplaştırma. Özellikle toplumsal-siyasal iklimi ve bu iklimden doğan sonuçları tartışırken -bazen fazla medet umularak- en açıklayıcı tespit haline getiriliyor. Son yıllarda daha sınırlı bir kullanımla, “aşırılık” veya ağırlıkla Batı demokrasilerini tehdit ettiği için “sağdaki radikalleşme”, yani “uçlara savrulma” temasına da sık müracaat ediliyor. Bu konudaki yaklaşımların teorik arka planı ve bu kavramların akademik (teknik) anlamları yanında, popüler kullanımdaki karşılıkları fazlasıyla değişti, genişledi. (Aslında sosyal medya çağında pek çok kavram, kaynağı, gerekçesi, tanımlamaya niyet ettiği asıl mesele ve bağlamından sıyrılarak tuhaf şekillerde popüler kullanıma açılıyor. Bu yüzden çok ciddi bağlam yükü olan kavramların çoğu, sadece tek bir amaca hizmet eden basit etiket veya slogan olarak işlem görüyor) Böyle olunca her düşüncenin, her iddianın hatta her mücadelenin “anormalleri” ve örtülü ajanda sahipleri bayraktarlığı ele geçiriyor. Anti-siyaset, “aşırı politizasyonu” kutuplaşmayla eşleştiriyor.

Kutuplaştırma ve uçlaşma konusundaki en yaygın eğilim, bunların toplumsal-siyasal birer komplikasyon hatta popülizmin yan etkisi olduğu şeklinde. Popülist otoriter dalganın kaba demagojiyle köpürttüğü enfeksiyon veya belirsizlik-çaresizlik karşısındaki kalabalıkların sürüklendiği tepki kapanı gibi görülüyor. Bu eğilim, neden-sonuç ilişkisini ciddi bir gecikmeyle başlattığı için, kutuplaştırmaya ve uçlaşmaya dolaylı bir meşruiyet, en azından “bahane” sağlıyor. Oysa kutuplaştırma ve uçlaşmanın bir sonuç (çıktı-ifrazat) olmaktan öte, kendi başına bazı sonuçlar yaratabildiğini, bu yüzden “başlatıcı” yönünü de görmek gerek. Bu “başlatıcı etki”, kendimiz, ilişki halinde olduğumuz dünya ve bu dünyanın alabileceği şekil hakkındaki düşüncelerimizi, kanaatlerimizi besleyen akıl yürütme biçimimizin işgaliyle ilgili. Dolayısıyla, olup bitenin doğrudan parçasıyız ya da -en azından bir aşamada- parçası haline geliyoruz. Bağlamı bozarak gerilimi istenen alana sevketmek “tabana” yayılan bir lükse dönüşüyor. Politik olan, çoğu zaman adaleti de imha eden bir tepkisellik haline geliyor.

Geçtiğimiz iki hafta siyasi gerilimin bilerek ve isteyerek tırmandırıldığı hamlelerle geçti. İçeriği, arka planı tartışmalı “gizemli” operasyonlar geldi, yine bir takım şirketlere el kondu, medya el değiştirdi. İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması, ardından binanın etrafındaki abluka gibi, “normal şartlarda” siyasi fayda sağlaması neredeyse imkansız skandal görüntüler yaşandı, söyleyenden ziyade söyleyeni de utandıracak açıklamalar işitildi. Bu operasyonlarda kullanılan aktörler -eğer vardıysa- bütün siyasi geleceklerini imha edecekleri gösterilere girdi veya itildi. CHP’li belediyelere dönük hamlelere transferlerle devam edildi, Bayrampaşa operasyon........

© Medyascope