menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gökhan Bacık yazdı: Arap milliyetçiliğinin zayıflaması, İslamcılığın yükselişi ve Filistin

24 1
13.04.2025

Bu haftaki yazısında Gökhan Bacık, son günlerde alevlenen Gazze’nin akibeti tartışmalarına Arap milliyetçiliği, İslamcılık ve Filistin meselesi perspektiflerinden bakıyor.

Filistin sorununu öncelikli olarak bir dinsel konu olarak tanımlayabiliriz. O zaman bu mesele bir “Müslümanlık-Yahudilik” meselesi olarak görünür. Doğal olarak bu tanımlamada “din” belirleyici ideolojik güç olarak kabul edilecektir.

Ancak Filistin sorununu öncelikli olarak bir “Arap-İsrail” yani milli kimlik, toprakla ilgili olarak da tanımlamak mümkün. O zaman ise “din” belirleyici ideolojik pozisyonunu kaybeder ve onun yerine kimlik, milliyetçilik gibi dinamikler girer.

Filistin meselesi ile ilgili bu teorik tartışma, Arap dünyasında son elli yılda milliyetçiliğin tasfiye edildiği ve yerine güçlü İslamcı dalganın yükseldiğini hatırlarsak daha önem kazanıyor.

1948 Savaşı, 1967 Savaşı gibi çatışmalarda birden fazla Arap ülkesi İsrail’e karşı mücadele etmiştir. Bu dönemler, Arap dünyasında milliyetçiliğin hâkim olduğu yıllardı. Arap milliyetçiliği, kimi zaman sol eğilimli, kimi zaman Sovyetler Birliği’ne yakın olsa da özünde birleşik bir Arap kimliğine dayanıyordu. Arap milliyetçilerinin İsrail’le mücadelesinde belirleyici faktörlerden biri, her zaman ABD’nin varlığı olmuştur. Uluslararası ilişkilerde İsrail, en azından şimdiye dek, “İsrail artı ABD” olarak güçlü bir aktör konumundadır. Bu nedenle, Arap milliyetçilerinin İsrail karşısında başarı elde etmesi hiçbir zaman kolay olmadı. Yine de, türlü kazanımlar ve kayıplar pahasına, Arap milliyetçileri gerektiğinde İsrail’le çatışmayı göze almıştır.

Arap ve İslam dünyasında, halklar arasında yaygın, bazı ülkelerde ise yönetici elitleri de kapsayan bir şekilde İslami ve İslamcı akımların güçlendiği bir dönemde, Gazze ciddi bir yıkıma uğramış ve bu duruma kayda değer bir tepki gösterilmemiştir. Bu tablo, meşru bir soruyu gündeme getiriyor: İslamcılığın yükselişi ve Arap milliyetçiliğinin zayıflaması, Filistin meselesinde İsrail’in elini güçlendiriyor mu?

Bu başlıktaki görüşü savunanlara göre ulusal mücadeleler doğaları gereği milli yani milliyetçi dinamiklerle mümkündür. Ulusal bir bağımsızlık mücadelesinde elbette dinin büyük yeri vardır ama din asla bir bağımsızlık mücadelesinin temel ideolojik-politik motifi olamaz.

Örneğin, Türkiye’nin bağımsızlık savaşına “milli mücadele” deniyor. Nitekim, bu harekete Kuvayı İslami değil Kuvayı Milliye denmiştir. Dönemin İngiliz belgelerinde Mustafa Kemal ve çevresi için “milliyetçiler” denmekteydi. Burada bir nüans var: Elbette din, önemlidir ancak milli bir stratejinin içinde olmak kaydı ile önemlidir.

Bu felsefe, tartışmanın özü din ve milliyetçiliğin vatan kavramına bakışlarındaki kritik bir fark. Vatan........

© Medyascope