Kapılar kapandıysa, kadınlar açacak
2025’in son çeyreğine girerken, pazarlama ve iş dünyası olarak kendimize sorduğumuz temel bir soru var: Belirsizliklerin norm haline geldiği bu yeni düzende, sürdürülebilir büyüme nereden gelecek? Geleneksel pazarların doygunluğa ulaştığı, yeni nesil tüketicinin beklentilerinin ise her zamankinden daha karmaşık olduğu bir dönemde, hepimiz yeni potansiyel alanları, yeni hikâyeler ve yeni büyüme motorları arayışı içindeyiz. Bu arayış, bizi genellikle teknolojiye, yeni pazarlara veya farklı demografik gruplara yönlendiriyor. Oysa belki de en büyük potansiyel, yıllardır gözümüzün önünde duran ama sistematik olarak göz ardı ettiğimiz bir alanda saklı.
Yıllardır markalar olarak en çok kaynak ayırdığımız, içgörüsünü en çok anlamaya çalıştığımız kitlelerin başında kadınlar, özellikle de aktif iş hayatının dışında kalan kadınlar geliyor. Onları birer “hane reisi”, birer “satın alma karar vericisi” olarak tanımlıyoruz. İronik olan, çok büyük araştırma bütçelerini uğruna seferber ettiğimiz kadınları çok iyi tanıyoruz. Ancak kadınlara yönelik bazı tanımlamalarımız, resmin sadece yarısını, belki de daha azını gösteriyor. Bu yaklaşım, onları denklemin pasif tarafına, yani “tüketici” koltuğuna oturtuyor. Peki, bu denklemi tersine çevirirsek ne olur? Milyonlarca kadının evde biriktirdiği o muazzam hayat tecrübesini, kriz yönetimi becerisini, bütçe yapma yeteneğini ve pratik yaratıcılığını birer “üretim gücü” olarak görmeye başlarsak nasıl bir ekonomik potansiyeli açığa çıkarırız? Aklımızda olsun; bir sonraki büyük marka üniversite........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon