menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dar alanda kısa paslaşmalar

8 1
22.10.2025

Maç bitiyor, Fenerbahçe çamur deryasında oynanan derbiyi Avni Kalkavan'ın seksen dördüncü dakikada attığı golle 1-0 galip bitiriyor, hakem Faik Gökay son düdüğünü çalınca insanlar yine kavga dövüş stattan çıkmaya başlıyor. Bener ağabey ise sinirinden ağlayacak vaziyette, yürüyerek yurda dönmeyi aklı hiç kesmiyor.

Günlerdir kafamda Ülkü Tamer dolaşıyor, üstâdımız Beşiktaşlıydı diye anımsıyordum, bu konuda ne aradığımı tam bilmeden de bir şeyler arıyordum. Hâfızam beni pek yanıltmaz, ama Turgay Anar bana onun futbol yazılarını gönderince tuş oldum, meğerse Ülkü Tamer Beşiktaşlı değil, tescilli Galatasaraylıymış.

Ülkü Tamer edebiyata futboldan gelmişti, gençliğinde Robert Kolej’in takımında oynamış. Mezûniyetinden sonraysa, artık onun a dergisi yıllarıdır, Memet Fuat’ın Altunizade’de ayarladığı sahada top peşinde epeyce koşmuştur. Siz bir de Altunizade maçlarının kadrosuna bakın, edebiyattan herkes orada, Memet Fuat’ı ve Ülkü Tamer’i geçiyorum, Adnan Özyalçıner, Kemal Özer, Onat Kutlar, Cemal Süreya, Edip Cansever, Ferit Öngören ve Demir Özlü aklıma ilk gelen isimler. Kemal Özer’in bizim Mehmet Müfit’i alarak sık sık Beşiktaş’ın maçlarına gittiğini anımsıyorum, Cemal Süreya ve Demir Özlü rahmetli pederimin yakın arkadaşları olmasına rağmen, bir gün olsun onların futboldan konuştuklarına tanık olmadım. Ama, Hatay ve Fıçı meyhânelerindeki ‘70’li yılların mahfillerinden sadece İlhami Bekir’in Fenerbahçeli olduğunu ve televizyondan maçları seyrettiğini biliyorum, çünkü bana kendisi söylemişti. Memet Fuat’ın ise “Sana Deliler Gibi” isimli nefis kısa romanını okuyanlardanım, kitabın her sayfasına rahmetlinin futbol sevgisi nakşedilmiştir. Unutmadan, ağabeyimizin Galatasaraylı olduğunu buraya not düşeyim. Babalığı Nâzım Hikmet’ten dolayı Fenerbahçeli olabilir diyordum ama üstâdımızı da beni ters köşeye yatıranlar arasına koydum.

Sadece Memet Fuat mı, hayır, Aziz Nesin ve Haldun Taner gibi büyük yazarlar da futboldan döktürdüler. Haldun Taner’in kırk dokuz yaşında bile top oynadığı aklımda, sahamız yine Altunizade’de, yanılmıyorsunuz, zamanda seyâhat edip 8 Haziran 1964 gününe ışınlanacağız, Ülkü Tamer edebiyatçılarla tiyatrocuları karşı karşıya getiren bu maç için okurlarına Keşanlı Ali’nin ve Zilha’nın sahneye çıktığı günlerin hemen başlarında gibi bir tarihlendirme yapıyorsa da, karıştırıyor, çünkü “Keşanlı Ali Destanı” bildiğim kadarıyla 31 Mart 1964 gecesi Muammer Karaca Sahnesi’nde perdelerini açmıştı. Tiyatrocuların takımında Hüseyin Kutman, Haldun Taner, Çetin İpekkaya, Engin Cezzar, Erol Günaydın ve Aydemir Akbaş, edebiyatçıların kadrosundaysa Nurer Uğurlu, Egemen Berköz, Şükran Kurdakul, Ülkü Tamer, Mehmet Seyda ve Orhan Kemal var. Maçın hakemi Halit Kıvanç, başlama vuruşunuysa Gülriz Sururi yapıyor. Maçı edebiyatçılar 5-3 kazanıyor, nedeniyse Orhan Kemal’i ve Ülkü Tamer’i kimsenin tutamamasıdır. Siz Orhan Kemal’in elli yaşına ve rakı göbeğine aldanmayın, çalımlarıyla epeyce bel kırmıştır, attığı gollerinse ağlardan örümcek ağlarını temizlediğini gören çoktur.

Böyle bir şöhretler maçını da İhsan Ünlüer’den Todori’de dinlemiştim, ortanın sonunda mıydım yoksa beklemedeki yılımda mıydım, şimdi tam çıkaramıyorum, babam Todori’de İhsan Ünlüer ile buluşacağını söyleyince, peşine takılmıştım. ‘70’li yılların başlarında İhsan Ünlüer’in hayranıydım, onun Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını kesip, bir Harita Metot defterine yapıştırıyordum. Meğerse ağabeyimiz de sıkı Fenerliymiş, yazılarından da futbolu bildiğini anlarsınız. Kendisi gibi doktor olan kızı Ayda’ya sordum, yarım........

© Karar