Batı’nın savaş politikaları ve burjuva devlet
Bizim dolara çok hassas ve bu hassaslığı giderildiği ölçüde “kibar”, her kibarlığından kibir akan, küçüldükçe kendinin büyüdüğünü hisseden, kendine karşı yükselen protesto alkışlarını destek alkışı sayan, insanî değerleri borsaya endeksli, kendisine efendilerince sunulan küçük ayrıcalıkları hayat sanan, çürümüşlüğün en cilalı örnekleri olan “aydın”larımız, uzmanlarımız, gazetecilerimiz, savaş baronlarının yardakçıları, insan eti pazarlayan generallerin papazları/imamları yani bilcümle vitrin elemanı, durmadan bize Batı değerlerini pazarlarlar ve durmadan buna “demokrasi” derler. Her fırsatta, NATO’ya bağlı kalmanın bedeli az demokrasidir, derler ve yeri geldiğinde kendisi gibi düşünmeyen, efendileri tarafından hedef tahtasına konulanlara vatan haini damgasını vururlar ve en vatansever kendileri olurlar. İşte bunlar bize, medeniyet taşıma adı altındaki dünyanın her yerindeki katliamları alkışlamamızı söylerler.
İşte bunlar bugünlerde, Amerikancıdır, Batıcıdır.
Bir yandan “anti-emperyalizm” nutukları atar ve kendi efendilerinin rakiplerini şikâyet ederler. Her kalıba girerler, yeter ki dolar gelsin.
Onlara sorarsanız, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa hem medeniyetin temelidir, hem de demokrasinin en gelişmiş örnekleridir. Böyle olduğu için, “insanî değerler”in en yüceleri bunlara aittir. Böyle derler. Bunu bazan bir romanla, mesela Orhan Pamuk misali, bazan resimle, bazan müzikle, sanatın bir başka alanıyla yaparlar. Filistinli çocuklar öldürülmeli çünkü onlar büyüyünce terörist olacaklardır, derler. Ve ister Yahudi olsunlar ister olmasınlar, yaşanan soykırımı görmezlikten gelirler: Evet ama, İsrail’in bu soykırımının bir haklı nedeni vardır, Hamas’ın saldırıları. Oysa bu yalana kendileri de inanmazlar.
Ama, bir fikri yüksek sesle defalarca tekrar ederseniz, aldığınız dolarların enerjisi ile sesiniz çıktığı kadar bağırırsanız, sonuçta o sözlerin gerçek olduğunu sanırsınız.
Emperyalist dönemde burjuva yalanlar böyledir. Sürekli yüksek ve etkili bir tonda tekrarlanırlar ve sonuçta, sahipleri hariç, tüm hizmetkârları buna inanmaya başlarlar. Kaldı ki, kapının arkasında değil, hemen oturdukları sandalyenin yanında sopaları vardır ve o sopalarla, kendileri gibi kaç hizmetçinin kafasının acımasızca ezildiğini bilirler.
Bu Batıcılar, bu emperyalist cephenin eklenmiş propagandacıları, şimdi, savaş naraları atmakta ve savaş kundakçılığı için, her yola başvurmaktadırlar. Efendilerinden takdir görmek için, her türlü marifetlerini sergilemektedirler ve maymun, onların yanında insan sayılır. Hiçbir çakal onlarla yarışamaz.
İlgi çekici olmalıdır.
Rusya, diyorlar, Polonya ve Romanya üzerinde dronlar gezdiriyormuş.
Bu yalanı söylüyorlar.
Bu yalanı gerçek ilan edip, sonra bu “gerçek” karşısında ne gibi tutum alacaklarını tartışıyorlar.
Bir Macar gazeteci, Polonya’ya giden dronların hikâyesini açıkladı. Gazeteci, Ukrayna’nın batı bölgesinden bu dronların (İHA) kaldırıldığını söylüyor. Yavoriv diye bir “üsten” kalktıklarını tespit ediyorlar. Dronlar, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırı için kullandığı ve ele geçirilmiş olan dronların tamir edilmesi ile devreye sokulmuş. Ukrayna’daki Neonazi rejim, NATO aparatı hâline gelmiştir. Bu aparat, bir savaş yayma aracı olarak kullanılmaktadır.
Ama, önce, Polonya üzerinde dronların Rusya tarafından gönderildiği açıklandı.
Batı, özellikle de Avrupa, buna ihtiyaç duymaktadır. Savaş hazırlıkları için buna ihtiyaç duyuyorlar. Bu yalan, bir gerçek hâline getiriliyor. Sonra, bu gerçek hâl için çeşitli senaryolar tartışılıyor. Acaba, bu uçan nesneleri düşürebilir miyiz? Soru Trump’a soruluyor. Trump, elbette düşürebilirsiniz, diyor. Trump’ın yanıtı iki anlama gelebilir: a- yiyorsa buyurun düşürün, b- bunun yalan olduğunu siz de biliyorsunuz, o hâlde neyi düşüreceksiniz?
Sonra dronlar Danimarka’nın üzerinde görülüyormuş. Doğru mu, yoksa bunlar birer UFO mu? Yetmiyor ve ardından, Neonazi rejiminin ünlü kuklası Zelenski, dronların İtalya üzerinde de görüldüğünü bildirdi. İtalya yetkilileri, bakanlık düzeyinde bunu yalanladı.
Demek şöyle işliyor: önce bir yalan devreye sokuluyor. Bu yalana, askerî dilde, “sahte bayrak operasyonu” deniyor. Bizim, günümüzdeki Dışişleri Bakanı, eskiden MİT başkanı iken, savaş konusu söz konusu olduğunda “sınırın öte tarafından birkaç füze atarız ve savaş nedeni oluşur” demişti. İşte yapılan da budur. Bir NATO uygulamasıdır. Adına savaş hilesi diyecekseniz, son derece ucuz bir hiledir. Ucuzdur, çünkü mesela Ukrayna, ne için neden arıyor? Zaten savaştadır ve savaş, ispatlandığı gibi Rusya ve Çin’e karşı bir NATO-Batı savaşıdır. Mesela barış görüşmelerine, ABD ve Rusya oturmaktadır. Ukrayna, arkadan devreye girmektedir.
Bu sahte gerçek, bir gerekçe hâline getiriliyor ve tüm Avrupa, hep bir ağızdan savaş naraları atıyor. Sonra da Rusya’ya, barıştan kaçıyor, diyorlar. Bu yolla AB, başta Almanya, İngiltere ve Fransa, Trump ve Putin görüşmesinin sonuçları ortadan kaldırılmak isteniyor.
Avrupa, kendini dünya gücü olmaktan çıkartmıştır ve şimdi dünya gücü olabilmek için, savaşçı olarak yüzünü siyaha boyamaktadır.
Trump’a, Rusya’nın derinliklerine saldırmak için, uzun menzilli silahları AB üzerinden Ukrayna’ya vermesi söyleniyor. Trump, buna çok da uzak değildir.
Demek ki, bir süre önce, Alaska’da “barış geliyor mu” sorusu oluşmuş iken, şimdi tekrar savaş noktasına doğru gidiliyor. Savaş sahası Avrupa olarak tayin edilmek isteniyor. Daha önceki iki dünya savaşından da kendi topraklarında savaş olmaksızın kazançlı çıkan ABD, şimdi aynı şeyi deniyor.
Rusya’nın derinliklerine saldırı, savaşın yeni odak noktası olmuştur.
İran, bir başka savaş odak noktası olarak ortada duruyor.
Demek, savaşın bir dinamiği var.
Savaş, emperyalist egemenliğin sürmesi için bir zorunluluk olarak kundaklanıyor.
Kapitalist-emperyalist dünya, 2008 krizini atlatabilmiş değildir. Bu kriz, emperyalist Batı’nın en başta beşli gücü olmak üzere kendi aralarında başlamıştı. Savaşın karakteri, dünyanın yeniden paylaşılması savaşımıdır. Ve bu savaş, krizi hafifletmemiştir. Krizle birleşmiştir. Bu arada ise, Çin, dünya pazarına kendi ürünleri-markaları ile girmiştir. Bu da krizi daha da artırıyor. Ve son olarak 2011’de başlayan Suriye savaşı sonrası Rusya sahaya inmiştir. Ukrayna’da Rusya’yı savaş dışı bırakmak için, stratejik bir yenilgi planlanmıştır. Ve bu da tutmamıştır. Demek ki kriz, bu diğer üç faktörle daha da derinleşmiştir. Üstelik ABD, NATO-Batı, Ukrayna’da yenilmiştir. Yenilgiyi hafifletmek için Biden gitmiş, Trump gelmiştir. Ama bu durum barış dönemi anlamına gelmiyor, gelmez. Savaş için ABD, kendi güçlerini yeniden organize etmekte, yeniden konumlandırmaktadır.
Dışarıdaki bu savaş, hemen her kapitalist ülkede bir iç savaş olarak ortaya çıkmaktadır. Buna bağlı olarak tüm Batı, “demokrasi” diye tanımlanan sistemine ya da devlet örgütlenmesine veda etmektedir.
ABD’de, sıkıyönetim, OHAL uygulamaları bunun açık kanıtıdır. İngiltere, Almanya, Fransa vb. bunun içindedir. O çok övülen Batı demokrasisi, artık gerçek yüzünü ortaya çıkartmaktadır. Tüm Batı dünyasında, IŞİD tarzı Neonazi örgütleri gelişmekte, ortaya çıkarılmakta, sahaya sürülmektedir.
Hem savaşa hem de içteki devlet örgütlenmesine iki örnek ABD’den verilebilir. İlki içe dönüktür. Antifa, ABD’de mücadele eden bir anti-faşist harekettir. Trump yönetimi, Eylül 2025’in sonlarında, Antifa’yı “terör örgütü” ilan etmiştir. Bu, ABD’de “demokrasi” denilen şeyin hâlini göstermektedir.
Şöyle diyoruz: Günümüz burjuva devleti (siz buna burjuva demokrasisi diyebilirsiniz, bizce sakıncası yoktur) tekelci polis devletidir. Tekelci polis devleti, sosyalist devrime karşı, dünya ölçeğinde bir karşı-devrim olarak organize edilen faşist devlet örgütlenmesinin olağan devlet örgütlenmesinde içerilmesidir. Faşizm, burjuva........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein