Selîka İlyas ve Turnanın Teli
SELÎKA İlyas kurtuluşu Allah’tan gören itikada sahipti.
Küçük yaşlarından itibaren duyup öğrendiklerini sürekli sorgular, kendi çapında araştırmalara yönelir ve doğruya ulaşma konusunda gözünü budaktan esirgemezdi. İlk okuduğu, babasının hiç aksatmadan her sene camiden aldığı Diyanet Takviminin yapraklarıydı. Okuduktan sonra atmazdı. Üzerine soru işaretleri ve artı gibi simgeler koyar soru işareti alan yaprağı sürekli yanında taşır üzerinde düşünür aklı erenlere de sormayı ihmal etmedi.
Zamanla bu yapraklar içine koyduğu büyücek bavul almaz olmaya başladığında bir çözüm geliştirmiş ve çizdiği bölümleri babasına aldırdığı sarı yapraklı matematik defterine geçirmeye başlamıştı.
Öne doğru hafif eğik ahşaptan dedesinin yaptığı eski bir minik rahle vardı. Onu çalışma masasına çevirmişti. Deftere özenli yazabilmesi için bu önemliydi. Senede bir kez mühim sayıp buraya aktardığı notları gözden geçirirdi. Zamanla gerçekten sözü dinlenen, kendisine sual sorulan bir kişi hâline gelmişti. Takvim yaprakları âlimi seviyesine yükselmişti ki, bu onun için hatırı sayılır bir durumdu.
…
SELÎKA lakabını ortaokul edebiyat hocası kendisine uygun görmüştü. Öyle de kaldı. O güne kadar hiç işitmemişti. Kütüphaneye giderek ne olduğunu anlamaya çalışmış hocasının öngörüsünü doğru çıkartmak için çabalamıştı.
Selîka yaratılıştan gelen güzel söz söyleme, hitabeti güçlü olma, yerinde ve zamanında muhataplarının anlayacağı şekilde akıcı konuşma yeteneği demekti. Eskilerin tabiriyle iyiyi, güzeli, yararlıyı, insanlara şifa olabilecek kavramları seçme kabiliyeti anlamına gelen zevk-i selim sahibi olmak demekti.
Elbette güzel bir hâldi bu, kim kabul etmez öyle olmayı ama mesele işte orada bitmiyordu. Sahih bir niyet, hedefe odaklı bir gayret ve planlayıcı bir program gerektiriyordu. Belirsizlikler giderilmeli, flu olan ne varsa netleştirilmeliydi ki, odak noktası........
© İstiklal
