İtibar Etmeme Sanatı
GÜN içinde nice duygu durumlara giriyoruz. Her birinde kalbimizin kulağına neler üfleniyor neler.
Bunların iyicil olanı, hayrı işaret edeni olduğu gibi kötücül olup şerri hedeflememizi isteyenleri de var.
Bu iki duygunun mahşeri durumunda ruhumuz. Bir bu taraf mesajını iletiyor bir diğer taraf. Burada
söz konusu olan bizim hangisine itibar ettiğimizdir. Hangisini önemsiyor, ciddiye alıyor ve
uygulanabilir bulduğumuzdur.
Bu üflemelerin hayır, güzel ve iyi olanı genellikle saf bir sadelikle geliyor. Katışıksız. Düz.
Kötü ve şer olanı ise cazip libaslara bürünüyor. Alımlı. Çeldirici. Cerbezeli. İkna etmek için kişiliğimizin
neye yatkın olduğu dikkate alınıyor ve buna göre süslü anlatımlarla kalbimizin kayması sağlanıyor.
İşte tam burada bizim imanın nuruyla aldığımız duruş önem kazanıyor.
Yüce kitabımızdan aldığımız kanıta dayalı bilgiye mi itibar ediyoruz yoksa kulaktan duyma, öteden beri
söylenegeldiği için kanıksadığımız ama sahih olup olmadığını hiç sorgulamadığımız peşin kabullerimize
dayanan söylemlere mi değer verip itibar ediyoruz? İşte bütün mesele burada düğümleniyor.
…
YANLIŞA itibar etmeme esasen doğruya alan açıyor. Ona değer verilmesi lazım geldiğini işaret ediyor.
Öncelik reddedilmesi gerekenlerde. İtibar edilmemesi lazım gelenlere değer atfetmemekte. Çünkü bu
hem zihnimizin hem de kalbimizin “Mıntıka temizliği” anlamına geliyor. Alan temizliği Rabbimizin
buyruklarına ve Efendimizin örnek uygulamalarına göre yapıldığında ise sıra artık onların tekrar
içeriye girememesi için tüm karadelikleri tıkamaya geliyor tabi. Ama öncelik ıskalanmamalı “La Kılıcı”
muhakkak çekilmelidir.
…
BU hususta diğer Nebilerimizin de tutumları önemli. Kur’an-ı Kerim’de yer alan peygamber kıssaları
bize bunları veriyor. Sağlıklı bir psikolojik okuma yapabildiğimizde buradan hayatımıza kurtarıcı
prensipler taşıyabileceğiz. İstenen de budur.
Nuh Nebimizden denizin olmadığı bir coğrafyada gemi yapılması istenince Allah’ın emrine itimat
yerine ahalinin........
© İstiklal
