menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dini Allah’a Has Kılarak İhlâsla Tutmak

17 0
12.08.2025

Bir süredir devam eden “hak” serimizin sonuna yaklaştığımız bu yazımızda, İslâm’daki hak kavramıyla yakın münasebeti bulunan “dini Allah’a has kılarak ihlâsla tutmak” mükellefiyetimizi anlatmaya çalışacağız.

I- Dini Allah’a Has Kılarak İhlâsla Tutmak

Hiç şüphesiz ki dinimiz İslâm’ın sahibi, Yüce Allah’tır. Yani din zaten O’nundur. Peki, o halde “dini Allah’a has kılmak” ifadesiyle anlatılmak istenen nedir?

Bu ifadede gerçek müminlerin takınması gereken “ihlâs ve samimiyet” sıfatlarına vurgu vardır.

Orijinal hâliyle “muhlisine lehüd-din” şeklindeki bu ifade, Kuran-ı Kerim’de on yerde geçer. İhlâsla ilgili ayetlerin sayısı pek çoktur. Biz özellikle bu ifade üzerinde durmak istiyoruz.

Dini / İslâm’ı Allah’a has kılarak ihlâsla tutmak; Müslüman olarak hâl edinmemiz gereken samimiyeti, derinliği, hüsnüniyeti, azmi ve fedakârlığı ifade eder. Konuyla ilgili ayetlerden bazıları mealen şöyledir:

“(Ey Muhammed!) Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyleyse sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır. O’nu bırakıp da başka dostlar edinenler, ‘Biz onlara sadece, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.’ diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.” (Zümer: 2 - 3.)

Görüldüğü üzere bu ayetlerde iki mühim mesaj vardır: Tevhid ve ihlâs.

Tevhid Allah Teâlâ’yı noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla muttasıf olarak, bir (Vahid ve Ehad) olarak tanımaktır. İhlâs da kalben sırf Allah rızasını kastetmek suretiyle Allah’ın dininin icabına göre bir pozisyon almak, ona tâbi olmaktır.

Bu ayetlerde Allah’tan başkasına meyledenler, bunu da güya Allah’a yaklaşmak için bir vasıta kabul edenler tenkit edilmektedir. Ki bunlardan kasıt, putperestlerdir; tefsirlere bakılabilir. Allah Teâlâ bu şirki işleyenler hakkında gereken hükmü vereceğini zaten ayet-i kerimede bildirmektedir. O hâlde bu ayetlerden bize gelen mesaj şudur:

Hak olan İslâm’ı din kabul eden bir Müslüman, Allah Teâlâ’yı her türlü noksanlıktan uzak olarak, bir olarak tanımalı ve sırf O’nun rızasını kastetmek suretiyle O’nun gönderdiği dine tâbi olmalıdır. Bunun gereği olarak tevhide zarar veren bütün şirk unsurlarını reddetmelidir.

Bu yazıların yazılmasındaki çıkış noktamız doğrultusunda ifade edecek olursak, hiçbir yerde, ama hususiyle de “Allah’ın evi” mesabesindeki mescidlerde tevhide mugayir hiçbir telakkiye rağbet etmemelidir. İşte dini Allah’a has kılarak ihlâsla tutmanın manası budur.

Bir diğer ayet-i kerimeye bakalım. Mü’min Suresi 14. ayette mealen şöyle buyrulur:

“O hâlde, kâfirlerin hoşuna gitmese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na ibadet edin.”

Demek ki Allah’ın hatırını bütün hatırların üzerinde tutmak ve onu hiçbir hatıra, özellikle de kâfirlerin hatırına feda etmemek Kuran’ın emridir. Bu sebeple bir mümin fikrinde, zihninde, gönlünde, aklında, tutum ve davranışlarında, hep Allah’ın rızasını kastederek hareket etmelidir. Bu mana ve mesajı vurgulayan başka ayetler de vardır. Bir kısmını mealen aktaralım:

“De ki: Şüphesiz bana, dini Allah’a has kılarak O’na ibadet etmem emredildi.” (Zümer: 11)

“O, diridir. O’ndan........

© İstiklal