Koğuşta Yiğitler, Savcılıkta Korkaklar
Şiirden Koğuşa
Tayyip Erdoğan, sadece bir şiir okuduğu için hapse atıldığında, yanında koca bir milletin duası ve sadık dava arkadaşları vardı.
Ama sadece dua değildi mesele… Aynı zamanda omuz omuza bir fedakârlıktı.
YEŞİLDAĞ’IN DESTANI
O günlerde bir isin öne çıktı. Zeki Yeşildağ…
Liderini yalnız bırakmamak için suç işledi. Kendini ceza evine attırdı.
Kendi özgürlüğünü hiçe saydı.
Aynı koğuşta Erdoğan’ın yanına girdi.
“Liderim oradaysa, ben de oradayım” dedi.
Bu, gerçek dava adamlığının, gerçek sadakatin en unutulmaz örneğidir.
Bugüne, Ekrem İmamoğlu’nun etrafına bakıldığında…
Orada ne dava var, ne sadakat, ne de vefa…
Orada sadece bir itirafçılar ordusu var.
Bir sorun çıktığında hepsi sıraya giriyor:
“Benim suçum yoktu!”
“Ben yapmadım!”
“Ben masumum!”
Herkes kendi paçasını kurtarma derdinde.
Dava ile Menfaat Arasındaki Uçurumu Hep Birlikte Gördük.
Erdoğan’ın arkadaşları: Koğuşta yan yana!
İmamoğlu’nun arkadaşları: Savcılık koridorunda birbirini satarken!
Bir tarafta lidere sadakat, göze alınan bedel, omuz omuza yürüyüş…
Diğer tarafta menfaat kavgaları, ihanet ve korkaklık…
Bugünün tablosu yarın tarih kitaplarına yazılacak:
“Erdoğan’ın dava arkadaşları bedel ödedi, İmamoğlu’nun yol arkadaşları birbirini sattı” diye.
Ve işte bu fark, sadece siyaset farkı değil;
kimin millet için yola çıktığını,
kimin kendi menfaati için sahneye atıldığını açıkça........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d