Hatırat Neyi Hatırlatır?
Hatırat okumanın hayat kuran, hayat kurtaran bir yönü var. İyi yazılmış bir hatırat okumak, iyi yaşanmış bir hayatla karşı karşıya getiriyor insanı. Yeni bir insanla tanışıyorsun, yazarın tanıdıklarını yazar nasıl tanıdıysa sen de öyle tanıyorsun. Hatıratını yazacak kadar yaşamış bir insanın zihnine girmek, bazen seçkin bir şiir antolojisine, bazen dolu dolu bir aşka bazen de duraksız bir koşuşturmaya tesadüf etmek anlamına geliyor. Akıbet, okur kendisini duvara bakar bir halde buluyor. Bir süre kendine gelemedikten sonra gelecekteki kendine varıyor, yaşanmaya değer bir hayat -anlatmaya değer bir hayat da denilebilir- yaşamış kendine. Daha yaşamadığı hayatının vakalarını kayıt altına alan kendisini görüyor. Asıl soru burada kendini belli ediyor: Muhayyel hatıratına neler yazıyor?
Hakiki bir hatırat okurunu afallatır, biraz sarsar, okurun mizacına göre onda muhtelif infiallere sebep olur. Kimilerinde geç kalmışlık hissi doğurup miskinliğe yol açar. Bu hisler ve düşünceler acilen terk edilmeli ve ayağa kalkılmalıdır. Zaten bir hatıratın en büyük faidesi de budur, insanı ayağa kaldırır. İnsanda hayata dair bir istek uyandırır, ben de şair olmalıyım, ben de okumalıyım, ben de okutmalıyım, ben de gezmeliyim, ben de tanımalıyım, ben de…
Geleceğe dair bir hevese sebep olduğu gibi şimdiye dair de bir muhasebeye sevk eder insanı. Şu anda kıymetli görülen şeyler kıymetsiz, göz ardı edilen şeyler göz nuru olabilir.........
© İnsaniyet
