menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kirpinin Dikenleri Gibi

11 0
26.09.2025

Kirpinin dikenleri battı bir gece, içime değil, sessiz bir çığlık gibi zor ve sessiz görünene değil, gözlerimden düşen o garip hayale…

Yunus ne güzel demiş: Tesbih elimden gitmez, dilim ma’rifet söyler, gönlüm hiç kabul etmez.Ben de öyleyim; sözüm devran eder, cümlem hikmet söyler, Oysa yüreğim, kırık bir testi gibi zâhirimin sükûnetini boğar. Bir teşbihin ardına gizlenen boşlukla sorarım: Ben neyim?

Âlem çıraktır sadır, gönlüm bunu gözetir, derûnumdan süzülen mürekkep, her defasında biraz eksik… Hatta çokça yarım kalır. Ve çoğu zaman, sonu gelmeyen, noktası eksik, tek bir virgülle biten cümleler gibi…

Yeni bir sabah, önceki gecenin yorgunluğu omuzlarımda. Geçtim yolun karşısına bir çocuk vardı orada, duruyordu elinde kalemle: Yanına yaklaştım usulca:

“Bir kalem de bana ver, çocuk,” diyorum içimden,
“Ben de yazayım… Kalbimin hakiki mürekkebiyle,
Kim olduğumu, ne halde olduğumu anlatayım.”

“Sizde bulunmaz mı da bir kurşun kalem…
Yazam arzu halımı da yâre gönderem…”

Kalem yoktu, buruk bir sâda, ahu bir bakış hüzünle eş bir dert, bir çığlık, bir gözyaşı vardı kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerde, bir ömrün yükünü taşıyamaz oldu hâreler.

Çünkü yâr artık yalnız bir adam değildi. Yâr, hayattı. Yaşamın ta kendisiydi.

Ne kucakladı, ne de sardı, sırtıma binen bir kambur gibi günden güne........

© İnsaniyet