menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Okul Gezisi

12 0
19.08.2025

Öğrencilerin otobüsteki gürültülü söyleşmeleri, tempolu pop şarkıların çısçısları nihayet bitmiş, gözetmen öğretmen uzun yolun kalan kısmında uyuyabilmişti. Uyumadan önce köprüden önce son çıkışları ve kaçış rampalarını geçtiklerini gördü. Son çıkışı kaçırmamak mı gerekiyordu acaba, diye düşündü en son. Dümdüz gidiyordu otobüs bulanık bir lacivertte kayarak. Sanki birkaç dakika geçmişti ki, otobüs kapısı tıslayarak açıldı. Son durak… Öğretmen uyuma isteğini, kalın atlastan bir perdeyi sıyırır gibi çekip açtı. Şehri gördü. Uyku diye bir şey yokmuş gibi, uykulu insanları görmezlikten gelen capcanlı, kıpır kıpır bir şehir.

Öğrenciler nasıl bir yere geldik diye pencerelerden bakmadılar ve sulu boya takımına benzeyen kutulardan yüzlerine bir şeyler sürdüler. Aynalarından kendilerini iyice kontrol ettiler. Sonra sıcaktan şikâyet edip oflayıp puflayarak araçtan indiler.

Eylül meyvelerinin beklemeye dayanamayıp temmuz dallarında gözünü güneşe açıverdiği kıyılar. Kurumuş bir dal dikilse toprağa, denizlerden esen ısrarlı rüzgâr ve dağlardan gelen yağmurla dayanamaz yeşillenir gibi. Toprak ılık, yumuşak; toprak kocalmamış.

“Yeryüzünün belki de ilk yerleşim yerlerinden.” dedi öğretmen, öğrencilerine. “İskender’in hayran kaldığı, Haçlı ordularının ihtirasla dolaştığı, İbni Batuta’nın suyundan içtiği, krallıkların uğruna savaşıp kan döktüğü, her çağda el değiştiren dört yanından çekilip çekiştirilen bu topraklar; hamam, kervansaray, medreseyle enikonu rahata huzura ermiş. Sürre alayları geçmiş üzerinden, Mekke’ye Kâbe örtüsü taşınmış.”

Büyük şehirden gelmiş öğrenciler, cips paketlerinden atıştırırken etraflarına bakındılar. Ellerinde........

© İnsaniyet