menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bombalarla ne barış gelir ne de rejim değişikliği

10 18
25.06.2025

İsrail’in İran’a yönelik son saldırıları, sadece Orta Doğu’yu değil tüm dünyayı nükleer bir felaketin eşiğine getirdi. Oysa ne bombalar nükleer programları durduruyor ne de dış müdahaleler demokrasi getiriyor. Gerçek çözüm, halkların aşağıdan mücadelesi ve nükleer silahsızlanmadır.

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine düzenlediği saldırılar, Ortadoğu’da yeni ve tehlikeli bir dönemin başladığını gösterdi. Fordo, Natanz ve İsfahan gibi stratejik merkezler hedef alındı; saldırılarda ilk kez GBU-57 bunker buster tipi sığınak delici bombalar kullanıldı. ABD Başkanı Donald Trump, bu operasyonları “muhteşem bir askeri başarı” olarak sundu. İsrail Başbakanı Netanyahu ise bu saldırılarla “tarihin değiştiğini” iddia etti.

Ancak bu açıklamalar, gerçekleri örtbas edemez. İran tarafı, saldırıların “uluslararası hukukun ağır bir ihlali” olduğunu belirtti. İran Atom Enerjisi Kurumu, tesislerin büyük ölçüde tahliye edildiğini ve radyasyon sızıntısı yaşanmadığını açıkladı. “Bilgiyi bombalayamazsınız” diyerek programlarının entelektüel sermayesinin yok edilemeyeceğini vurguladı. Bu sözler, nükleer programın sadece fiziksel altyapıdan değil, aynı zamanda bir bilgi ve strateji birikiminden oluştuğunu gösteriyor.

İşin aslı şu: İran 2015’te imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) kapsamında nükleer faaliyetlerini sınırlandırmış, denetime açık hâle getirmişti. Bu anlaşma, diplomatik bir başarıydı. Ancak 2018’de Trump yönetimi anlaşmadan tek taraflı çekilerek yaptırımları yeniden başlattı. O tarihten bu yana İran, üzerindeki baskılara rağmen nükleer faaliyetlerini artırdı. Üstelik İran, saldırı öncesi yeniden müzakereye açık olduğunu belirtmişti. Yani barışçıl çözüm olasılığı varken savaş tercih edildi.

İsrail’in ve ABD’nin kendilerinde nükleer silahlar bulunmasına rağmen İran’ı nükleerleşme gerekçesiyle hedef alması ise açık bir çifte standart. SIPRI 2025 raporuna göre dünya genelinde 12 bini aşkın nükleer başlık var. Bunların çoğu ABD, Rusya ve İsrail gibi ülkelerin elinde. Dahası, bu ülkeler mevcut cephaneliklerini modernize etmekle kalmıyor, yeni savaş başlıkları üretmeye devam ediyor. Çin, Hindistan ve Pakistan da yarışa dahil olmuş durumda. Bu koşullarda sadece İran’ın hedef alınması, siyasi hesapların, teknik kaygıların önüne geçtiğini gösteriyor.

Saldırılar nükleer programı durdurmadı

İran’ın nükleer programı daha önce de defalarca hedef alındı. 2010’da Stuxnet virüsüyle santrifüjler sabote edildi; 2012’de bilim insanları suikasta uğradı; 2020’de Natanz nükleer tesisi sabotajla hedef alındı. 2021’de yine Natanz........

© İlke TV