İnsanlık onurunun dili barıştan geçer
Aslında her zaman gündemde tutulması ve yüksek sesle konuşulması gereken en önemli konu barışa dair sözler, eylemlerdir. Soluksuz ve ısrarla barış demeli. Dünya büyük savaşlar yaşadı. Kuşkusuz bunlar emperyalist paylaşım savaşlarıydı. Bakıldığında, o günden beri her yerde savaş durmaksızın devam ediyor. İnsanlar yoksullaştıkça, yoksullaştırıldıkça gücün ve korkunun himayesinde bazı liderlerin ardından gidiyorlar ve onlar da felaket günlerinin tohumunu serpiyorlar.
Her şey o kadar sıradanlaşıyor ve insanlıktan uzaklaşıyor ki kıyımlar her yeri yerle bir ediyor. Hangi çok uluslu şirket biraz kıvranıyorsa yangın orada başlıyor. İlaç şirketleri devreye girince hastalık, enerji şirketleri konuşunca yangın, savaş sanayi daha ağzını açmadan bombalar yağıyor… Gazze son prova yeri. Televizyonlarda canlı canlı soykırım yayınlanıyor. Çocuklara kadar uzanan acımasız bir saldırı hergün canlı bağlantılarla aktarılıyor. Kadınlar, yaşlılar, hayvanlar katlediliyor. Sivil toplumun sığındığı her yer bombalarla yerle bir ediliyor ve çocuklar açlıktan, susuzluktan ölüyor.
Oysa edebiyat ve sanat savaşın nelere yol açtığına dair önemli eserlerle dolu. Hiçbir şey bilinmiyorsa Nazilerin yaptıkları ortada. Avrupa’da Nazilerin zulmünden geçmeyen ülke kalmamıştır. Yahudileri söylemiyorum bile. Dünya kadar film, belgesel ve roman var. Faşizmin ayak sesleri adım adım, göstere göstere insanlığın başına bela oldu. Gizledikleri tohumlar ise yavaş yavaş ortaya çıkmakta ve dünya onlarla yeniden felakete doğru gitmekte günümüzde. Savaşların yaptığı tek şey var. Kıyım ve bir adım ötesi olan soykırım. Bu genele yayıldığı gibi, ülkelerin kendi içinde de yapılmakta. Ekolojik, kültürel ve en önemlisi de bilimsel ve eğitimsel soykırım. Savaşın vurduğu ilk yerler hep buralar.
Jerzy Kosinski’nin Boyalı Kuş’u bir çocuğun gözüyle o........
© İlke TV
