menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bireysel ve toplumsal ahlakın sınav alanı: Sürgünde Bir Kovboy

10 6
27.09.2025

Daha çok sinema dünyasından alışık olduğumuz kovboy figürü, genellikle toplum normları yerine, kendi doğrularıyla yolunu çizen ve bunun sorumluluğunu taşıyandır. Ya da bir kasaba vardır, orada iyi insanlar ve bir düzen ve o düzeni bozmak isteyen haydutlar… Beyaz adamın kibrini ve yerli halkın kötülüğünü unutmamak gerek. Gördüğümüz kovboy filmleri neredeyse böyledir. Varoluşçulukla ilişkilendirilebilir elbette. Bu yasal adalet ile ahlaki adalet arasındaki farkı tartışmak için bir araçtır aynı zamanda. Yönetmen ya da senaristin yapmak istediği böyle bir durumdan doğabilir. Aynı durum edebiyatta da geçerlidir. Edebiyattaki anti-kahraman tipinin doğuşu da çoğunlukla bu bağlamdan kaynaklıdır.

Jane Yvane’nin Sürgünde Bir Kovboy romanındaki kahramanı, toplumun ahlaki sınav alanı olarak doğmuştur. Hikâye, kişisel kayıplar, ölüm, adaletsizlik, gelenek, yoksulluk, yoksunluk ve bilinmezlikler gibi temalar etrafında dönse de asıl verilmek istenen dostluğun sınırsızlığıdır. Yola çıktığının kim olduğu değil, gerçek dostluğun ne olduğunun kitabıdır. Kitabın adındaki kovboy da artık bir karakter değil, kültürel bir sembol, ahlaki sınav alanı, içsel bir görme biçimidir. Kovboydan ziyade ona eşlik eden at ile kurduğu vicdani bağımlılıktır.

Sürgünde Bir Kovboy, geleneksel bir kovboy hikâyesi olmadığı gibi bunun çok ötesine geçerek toplumun gelenek- göreneklerine, inanışına, şiddete, en önemlisi sabır ve affa dair güçlü bir alegori sunuyor. Roman kahramanı Sammy ve Lola; iki yoldaş, iki sohbet ortağı; “birine sevgi ve anlayışla yaklaşırsak, onun da kendileri gibi iyi olabileceği”ne inanan iki can. Sammy’in kısrağı Lola eşliğindeki serüveni, sadece coğrafi bir yolculuk değil, ruhani bir keşif hikâyesine dönüşüyor.

Jean Yvane, hem nahif hem de etkileyici bir anlatı sunarak kısa formata büyük anlamlar sığdırmayı başarıyor. Roman, intikam ve merhamet temalarını harmanlayan bir anlatıma sahip. Sammy toplumun dayattığı alışılagelen anlayışlara ters düşmeyi göze alacak kadar gözü kara, hatta bu göze aldığıyla da canından olacak kadar cesur ve güvenilirdir. Tutunduğu ne ailesi, ne toplum, ne papaz, ne de şeriftir. Çünkü onların korktuğu yerden başlar mücadele. Onların kışkırttığı yerden uzak ve haydutu besleyen çürümüş düzene itirazdır durduğu yer. Onun tek tutunduğu Lola’dır ve dostluğudur. İçindeki merhamet ve sevgiyle bakmaktadır topluma.

“—Zordan nefret ederim ben, dedi Sam. Herkesi severim. En çok da kısrağımı severim. Lola’nın ve benim kime olursa olsun hıncımız yok.”

Lola, Sammy’in en yakın arkadaşı yani hem gerçek hem metaforik bir yoldaştır. Ona duyduğu sevgiyi, intikam isteğini aşkın bir anlayışla çerçeveler. Pasif direniş gibi........

© İlke TV