Muhtaçlık: İnsanın İnsana ve Allahu Teala’ya Mecburiyeti
Modern insanın en büyük yanılgısı, kendi kendine yeterli olduğunu zannetmesidir. Oysa insan, hem var oluşunda hem de varlığını sürdürmesinde başkalarına ve nihai olarak Allahu Teala’ya muhtaç bir varlıktır. Lakin söz konusu ihtiyaç hali bir eksilik ya da kusur haline işaret etmez. Keza bu durumdan utanmak ya da bu muhtaciyeti ortadan kaldırmaya çalışmak da mevzu bahis değildir. Bilakis insanı insan yapan temel unsurlardan birisi de ihtiyaç duyması ve dahi bu ihtiyacın farkında olmasıdır. Bu anlamıyla muhtaç olmak müstağni olmanın eşiğinde olan insanoğluna bir derinlik ve zenginlik katmaktadır.
Kitab-ı Kerim’de, Allahu Teala, “Biz sizi farklı farklı rızıklandırdık.” diye buyurarak, her kuluna farklı kabiliyet, nimet ve imkanlar lütfettiğini beyan etmektedir. Bu çeşitlilik insanı ihtiyaçları için diğer insanlara yöneltmektedir. Bir diğer deyişle, muhtaçlık hali insanlar arasında mecburi bir ilişkiler manzumesi kurmakta ve bu da toplumda bir denge hali oluşturmaktadır. Bir başkası üzerinden herhangi ihtiyacını gideren şahıs eksikliğinin ya da acziyetinin farkına varmakta iken, bir ihtiyaç üzere ona başvurulduğunda ise kendisine bahşedilmiş olan yeteneği, imkanı, nimeti idrak etme fırsatı yakalamaktadır.
Bugün dünyayı yorumlayan vehim merkezli akıl, insanı ‘otonom’, ‘bireyci’ ve ‘özgür’ bir varlık olarak tanımlıyor. Bu tanım, insanı tüketiciye, rekabetçiye ve hazin bir gurbet olan yalnızlığa mahkûm ederken; aynı zamanda onu hem diğer insanlara hem de Allahu Teala’ya karşı yabancılaştırıyor. Halbuki hakikat bunun tam zıttıdır: İnsan, en çok Allahu Teala’ya ve sonra da diğer insanlara muhtaçtır.
İnsanın yaratılışı, onun acziyetini içinde taşır. İnsanoğlu rutin olarak acıkır, susar, hastalanır, üzülür, sevinir, sever, korkar, umut eder... İnsan, kendisinde mündemiç olan tüm bu........
© Haksöz
