Tanrısız tapınaklar
Toplumsal onay, tanrısal lütfun yerini almış; beğeni butonları, dijital çağın tespihine dönüşmüştür. İnsan, tarih boyunca görünmek ile anlaşılmak arasında sıkışmıştır; fakat sosyal medya bu ikilemi tamamen çözmeden, yalnızca hızlandırdı. Ortaya çıkan şey, bir tür tanrısız tapınaklar düzenidir: İçinde ibadet vardır, ama iman yoktur; cemaat vardır, ama aidiyet yoktur.
Bu çağın inancı, gözle görülür biçimde dünyevidir. Sosyal medya, bireye kutsal bir vaatte bulunur: “Görülürsen varsın.” Oysa insanlık, binlerce yıl boyunca “anlaşılırsan” varsın inancıyla yaşamıştı. Bugünün toplumu, anlamı değil, görünürlüğü ölçer. Bu görünürlük, kişisel mutluluğun değil, sürekli onay ihtiyacının ölçütüdür. Benim bakış açıma göre, insanlar artık dünyayı olduğu gibi değil, kendilerine gösterildiği biçimiyle algılıyor. Sosyal medya, o gösterinin sahnesidir; perdeyi kim açar, ışığı kim ayarlar, çoğu kimsenin umurunda değildir.
Bu sahnenin en tehlikeli yanı, kendi gerçekliğini yaratmasıdır. Her paylaşılan fotoğraf, her kısa video, her “story” bir imgeyi sabitler. Bu imgeler zamanla gerçeğin yerini alır. İnsan artık yaşamak yerine kaydeder, hissetmek yerine sergiler. Modern toplum, kendi varoluşunu anlatırken, yavaşça anlatının içinde kaybolur.
Psikolojik düzeyde bu, yalnızca narsisizm meselesi değildir; çok daha derin bir kimlik krizidir. Kim olduğunu artık kendi iç sesiyle değil, dış dünyanın yankısıyla belirleyen birey, sürekli geri bildirimle var olur. Onay almadığı anda, varlığı sarsılır. Bu durum, bir bağımlılık biçimidir. Dopamin düzeyleriyle ölçülen kısa süreli mutluluk, bir tür dijital ibadete dönüşür: sabah uyanır uyanmaz ekrana bakmak, gün sonunda “bugün kaç kişi gördü” diye hesaplamak… Bu, modern insanın ayini, kendi varlığını ispat etme ritüelidir.
Sosyolojik düzlemde ise mesele, yalnızca........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d