menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kehkeşan

10 0
28.10.2025

İkindi vakti cem eden bulutlar, güneşin hükmü geçmez olurken usul usul sıvıştılar. Masmavi gökyüzünü, hunharca esir alışlarındaki beyazla siyah karışımı vahşeti görüp de ürkmemek mümkün değildi. Ürktüm! Yalan yok... Vahşetin pamuksu kandırıcılığı, ürkmeye mani değil... Hem kanar hem ürkermiş insanoğlu... Meğer vahşet, içimizdeki ehlileştirilmiş vahşi yanımızı ürküntü kemendiyle kıskıvrak yakalarmış...

Yakalanmış, mefkuresiz ve donuk bakışlarımla güneşi uğurlarken; gecenin yağız süvarisi karanlık, katrandan hallice bir yılışıklıkla ufku tutuvermişti. Tutuşan ufkun kızıllığı, saman alevi nasıl geçip giderse öylece geçti. Kelamım kifayet etseydi anlatmak kabildi evet... Âh o ân içimden neler neler geçti!

Akşamın geceye devrildiği saatlerde, siyahı bile örtecek karanlık bir tül gibi titreyen semaya çakılı bakışlarımdaki hevessizlik, ürkmüşlüğün eseri........

© Haber Vakti