SANAT VAKİT KAYBI MI?
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman…
Şiir: Bahattin Karakoç
Kimi zaman bir resmin önünde dakikalarca kalakalırız, kimi zaman bir şarkı içimizi tuhaf bir hüzünle sarar. Bazen bir şiir, yıllardır dile getiremediğimiz duyguları bir dizede özetler. İzlediğimiz bir film ya da tiyatro oyunu hayata bakış açımızı değiştirir. İşte tam da bu yüzden sanat, insan olmanın en derin tezahürlerinden biridir.
Bazı insanlar ya da toplumlar sanatı "boş bir iş" veya "karnı doyurmayan uğraş" olarak görür. Oysa sanat, sadece estetik değil, bir toplumun ruhunu, değerlerini ve hayallerini yansıtan güçlü bir düşünce biçimidir. Tarih boyunca sanatın geliştiği yerlerde düşünce derinleşmiş, özgürlük ve insan hakları ilerlemiştir. Sanatı küçümsemek, insanın kendini anlamasını küçümsemektir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran yalnızca aklı değil; duyguları, estetik arayışı ve anlam ihtiyacıdır. Bir kuş yuva yapar, örümcek ağ örer ama bunu güzellik için yapmaz. İnsan ise sadece üretmekle yetinmez; yaptığına ruh, anlam ve estetik katmak ister. Bir duvarı süsler, bir şiir yazar, bir melodi besteler. Bu, insanı hayvandan ayıran en derin ve ulvi özelliklerden biridir.
Psikologlar, sanatın ruh sağlığı üzerindeki iyileştirici etkisini yıllardır anlatır. Özellikle gelişmiş ülkelerde travma geçiren çocuklara sanat terapisi uygulanır. Resimle, müzikle, dansla içindeki yaraları sarar insan. Çünkü sanat, bastırılmış duyguların bir çıkış kapısıdır.
Günümüz psikoloji anlayışından yüzyıllar önce Osmanlı, akıl hastalarını dışlamak yerine, onları topluma kazandırmak amacıyla dönemin en ileri tedavi........
© Günışığı Gazetesi
