DİYANETİN BAŞINDAKİ BAŞ’TA GİTTİ
Bu günkü yazıma izniniz olursa memuriyetimde yaşadığım bir veda yemeği ile başlıyayım.
Sanıyorum 30-35 sene önceydi.
Asliye ceza hâkimlerimizden birisinin tayini çıkmıştı.
O akşam şehrin lüks bir lokantasında bir veda yemeği verdik,
Yemeğin ilerleyen saatlerinde hâkim ve savcılarımız günün önemine binaen bazı konuşmalar yaptılar.
İlk mertebe adliye mensubu olarak bir tek ben vardım o masada. Görevim Adalet Komisyonu Yazı İşleri Müdürüydü yani bir nevi personel müdürü.
Konuşmalar tamamlandıktan sonra Adalet Komisyonu Başkanı bana hitaben “Müdür Bey sende bir şeyler söylesene” dedi.
Ayağa kalktım tayinen giden oldukça da sevip sayılan o hâkim beye dönerek;
“Memuriyet denilen şey böyle bir şey olsa gerek.
Geleceksin gün gelecek alıştığın o çevreye veda edip gideceksin. Bu kaçınılmazdır. Mühim olan gitmek değil gittiğiniz yerde gönüllerde iz bırakmak, unutulmayan anılar bırakabilmek ve hayırla yâd edilebilmektir. Dedim.
Ve o hâkim bey bana dönerek hüzünlü bir sesle “Bir iz bırakabildimse ne mutlu bana teşekkürler müdür bey” dedi.
Buna benzer bir hadiseyi de geçtiğimiz hafta yaşadık.
Sekiz yıldır diyanetin başında bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş basında öğrendiğimiz kadarıyla 101 bin lira emekli maaşla emekliye ayrıldı.
Acaba 16.800 lira emekli maaşı ile emekliye ayrılsaydı da bundan sonraki hayatında “Cennete ilk defa girecekler dar gelirliler, fakirler yani 16.500 lira emekli maaşı alanlar gibi saçma sapan bir sözcüyü telaffuzuz edebilir miydi?
O diyanet ki kuruluşundan bu güne kadar Ali Erbaş döneminde yıprandığı kadar yıpratılmamıştı.
Eylem ve söylemleri asla biri birini tutmuyordu.
Fakirliğe methiyeler dizerken onlarca makam aracıyla dünyayı geziyor pek çok bakanlıklardan fazla harcama yapıyordu.
Görev süresince 142 ülkeye devletin uçağı devletin parasıyla mahiyetiyle, eşi akrabasıyla seyahat etti.
Ama bir kız olsun diyanetin ve cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmadı.
Anıtkabir’e çıkmadı.
O dünya liderine bir Fatiha okumayı çok gördü.
Bunun yanında “Keşke Yunan kazansaydı” diyen fesli deli Kadir’e hastane odasında ziyaret etmekten ona kitaplar ikram etmekten geri........
© Günışığı Gazetesi
