KÜÇÜK KAFA SERTLEŞİRSE; BÜYÜK KAFA YUMUŞAR
Bir kalabalık düşünün…
Bir anda bağırıyor, yükseliyor, kendi sesine gömülüyor.
Ellis Canetti Körleşme’de bunu anlatır: İnsan, kitlenin gücü karşısında ne yapacağını bilemez hâle gelir.
Ama ya körleşme yalnızca kalabalıkla sınırlı değilse?
Ya birey kendi kafasında, kendi tutkularında, kendi kibirinde körleşiyorsa?
Samson tam olarak bunu yaşadı; hikayesi, Eski Ahit’in Hakimler Kitabı 13–16. bölümlerinde anlatıldığı gibi, Nazirit olarak doğan ve Allah’tan aldığı olağanüstü fiziksel güçle Filistinlilere karşı büyük başarılar kazanan bir adamın, tutkularına ve kibirine yenik düşüşünü gösterir.
Küçük kafa… O, öfke, kibir, anlık haz, bencil tutkular.
Büyük kafa ise akıl, bilgelik, strateji, uzun vadeli çıkarlar. Küçük kafa sertleştiğinde, büyük kafa geri çekilir, sessizleşir, fısıltıları duyulmaz olur.
Samson’un Delilah’a olan tutkusu, küçük kafanın körleştirici çığlığıydı.
Anlık haz, aşırı güven ve tutkusal bağ, onu gücünün kaynağını temsil eden Nazir yeminini hiçe saymaya itti.
Kibri, aklını gölgede bıraktı. Sonuç: körlük ve esaret.
Bu hikaye birazda Goethe’nin Faust’unu da hatırlatıyor değil mi…
Samson’un hikayesi bunu bize çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
O bir Nazir olarak doğmuştu; kutsal yeminler, sınırlamalar ve görevler onun kaderini belirliyordu.
Alkolden uzak duracak, ölüye dokunmayacak, saçını kestirmeyecekti.
Ama Ellis Canetti’nin........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein