Kurşun gibi asbestte adres sormuyor
Dinamitler patladı, toprakta ne varsa yeryüzüne saçıldı. Herkes üzüm asmalarına ve meyve ağaçlarına toz yağdı derken, toz içindeki atomları göremedi. Oysa o atomlar nefes nefese ilerliyordu. Yeryüzü yetmiyor, gökyüzü de toprağın renginle kararıyordu.
Orada yaşayanların ikinci göçüydü. Birincisi fermanla unutulmuş, firari hikayelerde ve kaçak aydınların vicdanında kalmıştı. Doğa henüz insanları kucaklayabilecek bir haldeydi, unutmak temiz havada daha kolaydı.
İkincisi başka bir felaketin habercisiydi. Belki koruma görevlisi olmadıkları için belki de silahların gölgesi ağırkaldığı için, coğrafyanın birçok köyü gibi Pirejman da sakinleşmişti. Unutmak havasız ortamda artık daha ağır geliyordu.
“Köyünü bir şekilde terk edersen, geri dönerken bıraktığın gibi bulamazsınız. Ne olur köyünüzü terk etmeyin” demişti köyün ak sakallısı, aslında birinci göçün çocuk süvarisi.
Kurşun, topraktan çıkarılmalı deniliyor.
Kurşun, çıkarılmak için hain oyunlara aktör yapılıyor.
Kurşun, nihayet toprakla birlikte çıkıyor.
Kurşun toprağa, havaya, suya ve insan hücrelerine itinayla iniyor.
Kurşun, bir yandan da bir avuç yurtseverin vicdanına düş’üyor. Vicdan rahat durmuyor. Kurşuna karşı yürüyor, ölüm ikliminde..
Dinamit habirepatlıyor toprağın kalbine, sonra ortalığa kurşun, çinko ve belki Amerikan çölünün boz reisinin peşinde olduğu nadirat saçılıyor.
Ortalıkta kulakları paslatan, hafif rüzgarla karışık asbest yağmuru melodisi çalınıyor.
Asbestçiler, Azrail kostümüyle “savaştan değil ama kanserden ölmek isteyen”bir ömür barış peşinde tükenen coğrafya insanına “biz şaka yapmıyoruz, siyasi........© Güneydoğu Ekspres





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d