57 Yaşında Aramızdan Ayrılıp, 87 Yıldır Yaşayan Büyük Atatürk’e…
Değerli Okur! Bugün benim içimden geçenleri sizlerle paylaşma günüm…
Her 10 Kasım geldiğinde kendi iç dünyamda yürür, kendi iç denizimde yüzmeye çalışır, içimde giderek büyüyen sızıyı, burukluğu yine ve yeniden yaşar, bağıra çağıra ağlama duygumla baş etmeğe çabalarken yapamadıklarım için kendimle hesaplaşırım…
Yaşamın değerini bilecek kadar ölümü, özgürlüğün ve barışın değerini bilecek kadar savaşı gören bu büyük lidere her gün, özellikle de 10 Kasım’da saygımı, şükranımı O’nu içinde büyüten, yaşayan herkesle yazarak, konuşarak paylaşmak isterim…
Her 10 Kasım’ın bizim için hüzün ve hasret olduğunu, O’nu görmesek de hep hissettiğimizi, gün geçtikçe daha çok anıp aradığımızı, bunun başka coğrafyalarda görülmeyen özel bir duygu olduğunu anlamaya- anlatmaya özen gösteririm...
Saydığım ve sayamadığım tüm bu nedenlerden ötürü hüzün çöker içime…
Hayatımıza en çok değer katan, aydınlığı, devrimleri, ilkeleri, umudu, kendi adıma varlığımı borçlu olduğum o ışık saçan gözlerin hüznü çöker içime…
O zorlu koşullarda; yürüyerek değil koşarak kurduğu aydınlık yapının, çağdaş eğitimin, laik yaşam biçiminin ve onurlu dış politikanın değerini bilememenin hüznü çöker içime…
O’nun çöküşten dirilişe, karanlıktan aydınlığa giden uzun yolun zorlu dönemeçlerindeki başarı öyküsünün arka planının ve ülkenin kaderini değiştirirken tükenen kısa yaşamının hüznü çöker içime…
Acelesi varmış gibi; kadını, gençliği, eğitimi cumhuriyet projelerine oturtarak ülkenin temeline en güçlü harcı koyan büyük Atatürk’ün aramızdan ayrılışının her yıldönümünü yediden yetmişe herkesin evinden- ailesinden birinin kaybı gibi görmesinin hüznü düşer içime…
Akşam sofralırında kağıt, kalem, kara tahta, tebeşirle çizip anlatarak planladığı, bariyerleri, barikatları aşarak kurduğu Cumhuriyetin geldiği yeri görünce, emanet ettiklerine ihanet etmenin üzüntüsü çöker içime…
Hala yaşamımızı, günümüzü, geleceğimizi aydınlatmayı sürdürdüğünün mutluluğu derken…
Bu toprakların yetiştirdiği en büyük lider Mustafa Kemal’i düşünürken, elimizden hoyratça alınmaya çalışılan Cumhuriyet’i özlerken, bunun ilk ateşini yakan, derinleştiren, zenginleştiren Gazi’yi anarken, bunca yıldır, onca saldırıya rağmen yıkılmayan ve her daim sırtımızı dayayacağımız yüce dağın adının GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK olduğu gerçeği yerleşir içime…
Bizi biz yapan değerlere verdiği emeğin, kamusal yaşama katkılarının, bağımsızlığın, seçme seçilme hakkının, bilimi öne çıkaran adımlarının, operayı- baleyi, tiyatroyu- orkestrayı, heykeli, konservatuarı, modern eğitimi bizimle tanıştırmasının mutluluğu yerleşir yüreğime…
Geçen yıl 10 Kasım nedeniyle çıkan ilanlarda, İstanbul Eczacı Odası’nın; “En güzel ilacımız sen oldun!” mesajı, Mektebim Koleji’nin; “Herkesin biri duruşu vardır. Bizim duruşumuz saygı duruşu!” şeklindeki ilanı düşer aklıma…
Ona duyduğumuz minnetin giderek arttığını görünce, ona yapılanlar karşısında duyduğumuz sızının tavan yaptığını fark edince, onun devlet adamlığına ve kişilikli........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d