menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Teknoloji, kadına yönelik şiddetin yeni cephesi

16 0
26.10.2025

1984’te George Orwell, Büyük Birader’in gözünün her an üzerimizde olduğunu anlatmıştı. Oysa o dönem kastedilen devlet gözetimiydi. Bugün kadınların üzerine çöken “göz”, çoğu zaman kendi evlerinin içinde, en yakınlarındaki insanlar aracılığıyla teknolojik araçlarla kuruluyor. Cep telefonlarının şifreleri zorla alınırken, oyuncakların içine gizli kameralar yerleştirilirken, sosyal medyada eski sevgililerden gelen ısrarlı mesajlar hayatın olağan bir parçasına dönüşüyor. Şiddet artık kapıyı kırarak değil, ekranlardan süzülerek içeri giriyor.

Birleşik Krallık’ta son dönemde yapılan tartışmalar, kadına yönelik şiddetin artık yalnızca sokakta, evde ya da işyerinde yaşanmadığını; teknoloji aracılığıyla da yeni ve görünmez biçimler aldığını ortaya koyuyor.

Çocuk oyuncaklarının içine yerleştirilen gizli kameralar, konum takip uygulamaları, sosyal medya üzerinden ısrarlı tacizler, hatta yapay zekâ ile üretilmiş sahte müstehcen görseller… Bugün kadınların maruz kaldığı şiddet biçimleri, teknolojinin sunduğu olanaklarla çeşitleniyor ve derinleşiyor.

Birleşik Krallık’ta aile içi şiddetle mücadele eden en köklü örgütlerden Refuge’un verilerine göre her üç kadından biri çevrimiçi tacize uğruyor. Genç kadınlarda bu oran üçte ikiye çıkıyor. En vahimi ise bu tacizlerin önemli bir kısmının, hâlihazırda şiddet döngüsü içinde olunan eş ya da eski eş tarafından gerçekleştirilmesi. Yani teknoloji, ev içi şiddetin yeni bir uzantısı haline geliyor.

Refuge, 23-24 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdiği sanal Teknoloji Güvenliği Zirvesi’nde bu krizin çözümüne yönelik tartışmalara ev sahipliği yaptı; konunun uzmanlarını çözüm masasına davet etti.

Birleşik Krallık’ta mesele öyle büyümüş durumda ki, bu yaz döneminde yayımlanan ancak fazla gündeme gelmeyen İçişleri Komisyonu raporunda, hükümetin kadın ve kız çocuklara yönelik şiddetle mücadele etme vaadini yerine getirmesinin, çevrimiçi kadın düşmanlığı ve teknoloji temelli istismarlarla mücadele edecek etkili stratejiler geliştirmediği ve bunun için fonları artırmadığı sürece mümkün olmayacağı tespit edildi.

Türkiye’de Görünmez Tehdit

Bu tablo bize uzak değil. Türkiye’de de kadınların sosyal medya üzerinden takip edilmesi, eski partnerleri tarafından ısrarla mesajlara boğulması, özel fotoğraflarının rızaları olmadan paylaşılması, arabalarının içine takip cihazları yerleştirilmesi giderek yaygınlaşıyor. Kadın örgütlerinin raporları, genç kızların flört şiddeti kapsamında dijital şiddete daha yoğun maruz kaldığını gösteriyor. Ancak çoğu zaman bu şiddet biçimleri “önemsiz” görülüyor, kolluk kuvvetleri veya yargı tarafından yeterince ciddiye alınmıyor.

Oysa dijital şiddet de fiziksel şiddet kadar yıkıcı. Sosyal medyada tacize uğrayan bir genç kadının kaygı bozukluğu yaşaması, işini bırakmak zorunda kalması ya da evden çıkmaya korkması, şiddetin psikolojik ve toplumsal etkilerinin ne kadar ağır olduğunu kanıtlıyor.

Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye Dersler

Birleşik Krallık, çevrimiçi şiddeti “kadına yönelik şiddetle mücadele stratejisinin” bir parçası haline getiriyor. Ofcom’un (ülkenin bağımsız internet denetleyicisi) teknoloji şirketlerine yönelik hazırladığı rehber, çevrimiçi takip ve tacizi “öncelikli zarar” kategorisine alıyor. Böylece şirketler, kadınların güvenliğini sağlamak için içerik denetimi ve algoritmik önlemler almak zorunda kalıyor.

Dijital şiddet konusu ve özel sektör işbirlikleri, birçok teknoloji şirketinin merkezi olan ABD’de de uzun zamandır gündemin önemli bir maddesi. ABD’deki TAKE IT DOWN Yasası, 2025 yılında kabul edilen yeni bir federal yasa. Temel amacı, rızaya dayanmadan paylaşılan özel (örtülü,........

© Gazete Pencere