menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Konuşun, susmayın...

18 0
15.04.2025

40 yıl Dışişleri Bakanlığı bünyesinde devletine hizmet ettikten sonra emekli olmuş bir vatandaş olarak dört yılı aşkın bir süredir bu gazetenin sütunlarında haftada bir yazıyorum.

Yazılarımın ortak teması ülkemde gördüğüm, beni üzen, korkutan, zaman zaman hayal kırıklığına, hatta ümitsizliğe sevk eden gelişmelere ilişkin eleştirilerim, onca yıl onurla, iftiharla, heyecanla temsil ettiğim Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü durumdan duyduğum acının ifadesi oldu.

Gün geldi, Cumhurbaşkanı’na açık mektup yazdım. “Biz Atatürk’ü çok özledik. Siz ona hiç benzemiyorsunuz” diye bitirdim mektubumu.

Gün geldi, “Yoksulluk, yolsuzluk ve yasakları yok etme vaadiyle geldiniz, her üçünde de şampiyon yaptınız ülkemi” dedim.

Kanal İstanbul projesine karşı durdum. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmamıza yol açan o imzadan nefret ettim. Kadına şiddeti lanetlerken, iktidarın bu işe çanak tutan davranışlarını eleştirdim.

Ülkemde insanların mutsuz olduğunu söyledim. “Devletlerin başarısı köprüyle, kanalla, tünelle değil, insanlarının mutluluk derecesiyle ölçülür” dedim.

Devlet yalan söyleyince “Devlet yalan söylememeli” dedim.

Laikliği savundum. İktidarın laikliğe aykırı gelen eylemlerini kınadım.

Güçler ayrılığını, yargı bağımsızlığını, Anayasa’yı savundum kendimce.

Gün geldi, “Kahrolsun faşizm” dedim.

Gün geldi, iktidarın cehalet güzellemelerini eleştirdim. U dönüşlerini, muhalefet hakkındaki yalanlarını,........

© Gazete Pencere