Mücevher
Louvre Müzesi soygunu geçtiğimiz haftalarda dünya gündemine damga vuran başlıklardan biriydi. İnşaat işçisi kılığına giren soyguncular değeri 88 milyon avroyu bulan 19. yüzyıldan kalma sekiz parça mücevheri kaşla göz arasında alıp kaçtı. İmparatoriçelere, kraliçelere ait olan bu mücevherler Napolyon Bonapart ve yeğeni III. Napolyon döneminde kullanılmış. Fransa’yı sarsan bu olayın ardından Kültür Bakanlığı çalınan parçaların ülkenin kültürel DNA’sı olduğunu söylemiş (1).
Aristokrasinin görkemini yücelten saray müzeleri aynı zamanda sınıflı topluma özgü değer yargılarının yeniden üretilmesine olanak sağlıyor. Toprağa ya da diğer üretim araçlarına sahip olan üst sınıflar paha biçtikleri nesneler aracılığıyla kendilerini alt sınıflardan ayırıyor; sosyopolitik ve kültürel düzlemde hegemonya kuruyor. Tam da bu yüzden dünya medyası kaybolan kraliyet mücevherleri kadar kaybolan canlı türlerine önem vermiyor. Oysa biyoçeşitlilik insanlığın geleceği açısından yaşamsal öneme sahip. Küresel ısınma, habitatın tahribatı, istilacı türler, kirlilik ve benzeri etmenler gezegenimizde canlı türlerin çeşitliliğini giderek azaltıyor. Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan Tehdit Altındaki Türlerin........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein