Bir çocuk...
Bir çocuk vardı, kıvırcık saçlı, tombul yanaklı, esmer, yağız yakışıklı... Uçsuz bucaksız hayalleri vardı. Hesapsız kitapsız hayaller... Gerçekleşmesi çok güç hayaller... Ama onun hayalleri vardı, hedefleri vardı, geleceği vardı...
O çocuk büyüdü, adam oldu, baba oldu, yıldızlı, ışıklı bir adam oldu. Başarılı bir insan oldu. Boynu kalındı çünkü her işini kendisi yapmıştı. Güçlüydü çünkü her yere kendi tırnaklarıyla kazıyarak gelmişti. O çocuk erken kalkar namazını kılar yatmazdı uykuyu sevmezdi uyku yarım ölümdü bilirdi. Çok çalışırdı çalışmayı çok severdi. İşleyen demir ışıldardı bilirdi. Erken de yatardı tabii.
O çocuk büyüdü, yarım asrı geride bıraktı. Babasının öldüğü yaşlara geldi. Aslında o çocuk şu anda öldü ama sadece mezarı yok. Bir mezar taşı yok.
Peki o çocuğu kim öldürdü? Hatıralarını kim yıktı? Hayallerini kim yaktı? Uykularını kim böldü? Azmini, isteğini, huzurunu kim yıktı? Ne yaptılar o çocuğa? Kim yaptı, kimler yaptı? Niye yaptı? Neden yaptı?
O şimdi duygularını düşüncelerini yazıya dökemiyor. Bir kestane tomruğunun üzerinde oturmuş, bir şeyler yazmaya çalışıyor. Lakin gücü yok, dermanı yok, isteği yok, arzusu yok... Yazamıyor. Bunu kim yaptı?
Çocuklara niye kıyıyorsunuz? Hatıraları neden kirletiyorsunuz? Hayalleri neden engelliyorsunuz, sınırlıyorsunuz?
Çocukların çok sevdiği, çocukları da çok seven o adam şimdi........
© Gazete Gerçek
