menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tevfik Taş'ın yolu

10 1
yesterday

Her yaşam, insanın kendine yaptığı yolculuktur derler, doğru söylerler. Yaşam boyunca kendimize doğru yol alırız, kendimizi ararız. Ya buluruz ya bulmayız, orası kimseye garanti edilmiş değil, ama ararız.

Ernst Bloch, “kendimize giden yol hiçbir yerde dar değildir” diyor. Sonuçta insan varoluşu zengin, yaşam deneyimleri engin, neden daralsın ki? Yine de daralır gibi olduğunda genişletenler hep olur, hep bir yerlerden çıkar gelir o birileri. Bu ya aileden biridir, ya okulda öğretmen/üniversitede hocadır ya da peşine takıldığınız, eskilerin deyimiyle “tilmizi” olduğunuz bir ustadır.

Ya da arkadaşlardır. Hatta çoğunlukla da arkadaşlardır. Çünkü arkadaşlar kendimize giden o yolun yoldaşlarıdırlar, yaşam yolunu onlarla birlikte yürürüz. Yalnız doğar ve yalnız ölürüz, ama bu aralıkta arkadaşlarımızla beraberizdir.

Geçen yıl bugün aramızdan ayrılan Tevfik Taş, arkadaşımdı. Tevfik’le 1993 yılında Evrensel Kültür dergisinde tanışmıştık. O 31, ben 23 yaşındaydım. 62’sinde bizi terk etti. Böylece yaşam yolunu bir müddet birlikte yürümüş olduk. Yolumu genişletenlerdendi.

Karşılıklı birbirinin iyiliğini istemek, birbirine iyilik dilemek arkadaşlığın şânındandır. Onu zaten yaptık. Asıl önemli olan, hani “arkadaşın malı ortak maldır” denir ya, hatta daha güzeli “arkadaşlara her şey ortaktır” ya… Şimdi düşünüyorum: Bize ortak olan şey neydi?

Bunun cevabı Evrensel Kültür yıllarında yatıyor.

90’lı yıllar… Derginin, o zamanlar Nuray’a (Sancar’a) Loreena McKennitt yazısı yazdıracak kadar müzikle dolup taşan İstiklâl Caddesi’ndeki, Aznavur Pasajı altıncı kattaki ofisi, yazı atölyesi gibiydi. Aydın usta (Çubukçu), bize yazmayı........

© Evrensel