Kürt meselesini çözmek mi yönetmek mi?
Türkiye’de, bir yılını doldurmaya yaklaşan yeni ‘süreç’, PKK’nin fesih kongresi ve silah imha töreninin ardından Mecliste oluşturulan komisyonun çalışmalarıyla sürerken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İtalya’da yaptığı açıklamalarla, Suriye’deki örgütlü Kürt güçlerine yönelik telkin ve tehdit dolu vurgularına devam etti.
Şam’da 10 Mart’ta HTŞ ve SDG heyetlerinin yaptıkları anlaşmaya atıf yaparak YPG için, “Şam hükümetiyle yaptığı anlaşmayı ilerletmekte ayak sürüyor. Bence şu an İsrail’in Suriye’de yarattığı krizden kendileri için fırsat çıkarmayı umuyorlar” ifadelerini kullanan Fidan, şöyle devam etti: “Türkiye’ye yönelik tehditler... Şu anda Türkiye, Irak ve İran’dan çok sayıda PKK üyesinin YPG ile birlikte çalıştığını görüyoruz. Onlar Suriye için orada değiller, bize karşı savaşmak için oradalar. Dolayısıyla bu tehdit unsuru ve belli kabiliyetler var oldukça, olup bitenden memnun olamayız ve gerekli tedbirleri almak zorundayız. Ama dediğim gibi, şu an hem Şam’a hem de YPG’ye kendi sorunlarını çözmeleri için şans tanıyoruz.”
Hakan Fidan’ın bu sözlerini de “şahinliğine” yorarak yorumlamak, içinden geçilen sürecin dinamiklerini, özelliklerini, güç ilişkilerini eksik kavramak anlamına gelir.
Açarak devam edelim. Türkiye, PKK ile mücadelesi öncesinde neredeyse KKTC ile sınırlı bir dış coğrafyada asker bulunduruyordu. Diğerleri kısmiydi. Bugün ise, Türkiye’nin Suriye’deki askeri........
© Evrensel
