Güç propagandası - Güç gösterisi, nereye kadar?
On milyonlarca insanın her gün her saat yüz yüze olduğu sorunların üstünü örtmeyi maharet sayan Saray yönetimiyle yağma avantacılarına bakılırsa, Türkiye’de baskıdan, yoksulluktan, işsizlikten, barınaksızlıktan, açlıktan, eşitsizlikten ancak ihanet içinde olanlar söz edebilirler. Bazı ufak-tefek sorunlar varsa da bunlar önemsizdir, çözülür, zaten çözülmeye de çalışılıyor. Örneğin diyorlar, “Millet iradesinin gerekleri neyi gerektiriyorsa onu harfiyen yapan demokrasi mabedi Gazi Meclisimiz halkın refahı, huzuru, güvenliği için yorulmak bilmeksizin çalışıyorken”; Başkan Erdoğan’ın, ülkenin bir şirket gibi yönetilmesinin kerametini keşfetmesinden bu yana büyük bir ustalıkla yönettiği ülkemiz “Güçlü demokrasisi ve demokrasi geleneğiyle etrafına ışıklar saçarak yüzyılın büyüyen gücü olmaya hızla yol alırken”, kim neden ve niçin bugünü ve yarınına dair güven duygusuyla dolmasın? Hem sonra etrafımızda İsrail, İran, hatta Suudiler gibi huzursuz komşularla uzay ve enerji teknolojisindeki ve sanayideki devasa gelişmemize bakıp önümüzü kesme yolları arayan Batı Avrupa’nın kıskançları gibi istemez güçler varken, işsizlikmiş, açlıkmış, yoksullukmuş, lise ve üniversite öğrencilerinin istekleriymiş, emeklilerin açlıkla talimi, öğretmenlerin sürünmeleriymiş; bunları dert etmek de neyin nesi?
Grevci işçi, boykotçu öğrenci, iş isteyen işsiz, tayin bekleyen öğretmen, simit-çay, peynir-ekmek, soğan-fasulye, süt-yağ alamaz duruma düştüğü için yakınan kadın-erkek ahali, gübre -mazot-ilaç alamadığı için tarlasını süremeyen çiftçi, merası, arazisi, zeytinlik alanları ellerinden alınan köylü itiraz mı ediyor; haddini bildirmek, iktidar gücünü elinde tutanın........
© Evrensel
