Londra’da Kaybolmadan Kendini Bulmak
Londra, uzun zamandır yaşadığım, sokaklarını ezbere bildiğim, ritmini öğrendiğim bir şehir. Fakat hâlâ bazen, bu çok kültürlü, çok dilli, çok katmanlı yapının içinde derin düşüncelere dalarken, "Ben burada kendim olarak nasıl var oldum?" diye dönüp bakarım.
Çünkü Londra’da sadece çalışmakla kalmadım; burada kendimi yeniden tanımladım.
Ve anladım ki, bu şehirde kaybolmadan kendini bulmak, bir yön bulma çabası değil;
bir iç sesle kalabilme pratiği.
Zaman geçtikçe şunu daha çok hissediyorum: yeni bir ülkede yaşamak, mesleğimizi sürdürmekten ibaret değil. Kendi değerlerimizi, alışkanlıklarımızı, ilişkilerimizi ve başarı tanımlarımızı yeniden gözden geçirmek demek.
İstanbul’un çok sesli, çok hızlı, iç içe geçmiş ritminden gelen bizler için Londra, başta sessiz gibi gelebilir. Bu sessizliğin içinde çok güçlü bir derinlik var. Ve o derinlikte yön bulmak, kelimelerle değil, varoluşla mümkün oluyor. Londra’da profesyonel varlık göstermek; sadece unvanlarımızla değil, davranışlarımızla, iletişim biçimimizle ve değerlerimizle şekilleniyor.
İş görüşmelerinde, toplantılarda, iş birliklerinde, güçlü olmakla........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon