menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KÜLTÜREL TAHRİBATINDA BİR SÜRESİ VAR ELBET

24 0
22.08.2025

Ortak geçmişimizin adıdır tarih. Bütün kazandığımız değerlerimizin temeli kendi kültürel klasiklerimiz olduğu gibi malzemesi de tarihi köklere dayanmakta. Hem nasıl ki; Shakespear’i İngiliz tarihinden, Hamlet’i Danimarka tarihinden, J. Sezar’ı Roma tarihinden, Kral Lear ile Macbeth’i İngiliz ve İskoç tarihinden ayrı düşünülemezse, kendi klasik bilge dehalarını da hiç kuşkusuz kendi Türk tarihimizden ayrı düşünemeyiz.

Tarihi kültürel zenginliğimiz, bütün sanat dallarına ışık kaynağı olmak için vardır.. Ancak şu da var ki, geldiğimiz noktada bu söz konusu tarihi kültürel hazinelerimizi harekete geçirecek basiretten biçare bir haldeyiz. Bakınız Osmanlı’nın cihanşümul bir devlet olma özelliği, batıda ilgi uyandırmış olsa gerek ki romanlarına, balelerine tiyatrolarına bile konu olabilmiştir. İşte etki gücü büyük devlet olmak böyle bir şeydir. Dahası kültürel dinamiklerimizle yediden yetmişi hemen her milleti etkileyen cihanşümul bir devlet olmanın adıdır Osmanlı. Nitekim bu gün dünyanın geldiği aşamada Batı dünyasının çağımızda kültürüyle sanatıyla hemen hemen tüm ülkeleri etki altına almasına benzer durumu dünün Osmanlısında daha fazlasıyla etkisi altına alabilecek potansiyel gücüne haiz bir durumu söz konusuydu. Öyle ki, 15. yüzyılda batı dünyası kendi ülkelerinde inşa ettikleri binalarının içine özene bezene Osmanlı odalarına yer ayırmaları, İtalyan gençlerinin kaftan ve sarıkla kendilerini resimlemeleri ve Osmanlı modasına merak salıp kendi düzenledikleri şenliklerde gösteriler yapmaları bariz bir şekilde Osmanlının cezbedici etki gücünün varlığına delil teşkil eden durumlardır. Nitekim bu durumu Venedikli ressam G. Belli’nin Fatih Sultan Mehmed’e olan hayranlığını tasvir ettiği tabloda görebildiğimiz gibi Bizanslı filozof Plethon’un da bizatihi Fatih’e ithafen yazdığı eserinde de Osmanlıya olan hayranlığı görebiliyoruz. Yine İtalya’nın en meşhur hümanistlerinden Pietro Aretino, Kanuni Sultan Süleyman’ın olağan üstü yetenekli oluşuna o kadar meftunluk duyardı ki bir bakıyorsun 1532 tarihi itibariyle saraya bizatihi başvurarak Osmanlının hizmetine girmeyi talep etmesi de Osmanlıya hayranlığın bir başka örneğini bize göstermekte. Hiç kuşkusuz Osmanlının cezbedici etki gücü bu örneklerle sınırlı değil, dahası var elbet. Düşünsenize Osmanlının son dönemlerinde bile etki gücümüzün varlığı şundan besbelliydi ki Avusturyalı besteci Johann Strauss’un Abdülmecid’e özel bir marş besteleyip ihsan-ı şahaneyi beklediğini tarihçilerin ortaya koyduğu belgelerden bu gerçeği de pekâlâ görebiliyoruz. Hatta Richard Wagner son dönemimizin padişahlarından Sultan Abdülaziz’den opera binası yaptırmak için para istediği de tarihçilerimizin gözünden kaçmayan etki gücümüzü varlığını ortaya koyan gerçeklik yanımızdır. Günümüz dünyasında ise bir bakıyorsun neredeyse 350 yılı aşkındır Osmanlının etki gücünün devam ettiğini yazılı ve görsel medyada çıkan haberlerde de bu gerçeği çok rahatlıkla görebiliyoruz. Nasıl mı? Mesela şimdiye kadar çıkan yazılı ve görsel basında çıkan haberlerden bir kaçına baktığımızda:

-“II. Viyana kuşatmasında yaralı halde bir yeniçeri askerimizin sığındığı bir köye sağ salim kurtulmasına binaen o günün anısına İtalya’nın Manzori dağlarının yamaçlarında La Turchia ismiyle bilinen Moena köyünde hemen her sene Türk bayraklarıyla şenlikler düzenlediklerine dair çıkan haberlerde,

-Diğer taraftan bir bakıyorsun Belçika dağlarında kendilerini Türk olarak nitelendiren Belçikalı köylülerin geleneksel Türk giysisi ve Türk bayraklarıyla karnavallar düzenlediklerine dair çıkan haberlerde,

-Keza Hollanda’da, Amsterdam şehrine yakın bir mesafede Zeeland Oestburg Belediyesine bağlı adından “Türkiye” olarak söz ettiren bir köy ahalisinin Protestanlıklarını Osmanlı’ya borçlu olduklarının inancıyla bu güne kadar varlıklarını sürdürebildiklerine dair çıkan haberlerde,

-Yine bir bakıyorsun Himalayaların yamaçlarında uzun uzadıya uzanan Keşmir eyaletinde konuşlanan köylerde kendilerini “Osmanî” diye addetmelerinin gurur okşayıcılığıyla kendi aralarında kurdukları “Türk köyleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” üyeleri olarak kameralara görüntü verdiklerine dair çıkan haberlerde,

-Meksika’nın başkenti Mexico City’de kazı çalışmalarıyla çinili bir Osmanlı çeşmesinin gün yüzüne çıkıp tarih dergilerinin de konusu olarak not düşüldüğüne dair........

© Enpolitik