menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BOZKIRIN RENGİNİ DEĞİŞTİREN YAZAR

5 0
20.09.2025

“BOZKIRIN RENGİNİ DEĞİŞTİREN YAZAR”

FAKİR BAYKURT’UN KIZI IŞIK BAYKURT İLE BİR SÖYLEŞİ

“Halktır dilin aynası, doğurup, doyuranı, emzirip erdireni, erdirip olduranı…”

Fakir BAYKURT

AYLİN YILMAZER: 1929 yılının Haziran ayında Burdur’un Akçaköyü’nde dünyaya geliyor Fakir Baykurt. Fakir bir ailenin çocuğu… Çocukluğunda pek çok işte çalışıyor ve ilkokul yıllarında şiir yazmaya başlıyor. Isparta Gönen’de Köy Enstitüsüne başlaması yaşamını tümüyle değiştiriyor. O yılları şu cümlelerle anlatır Fakir Baykurt: Dikenlerin arasından çıkıp gelmiş bir yazarım ben. Yüzyıllarca karanlıkta bırakılmış köylerin birinden, Akçaköy’denim. Ailem yoksuldu. Kır bayır kırk iki dönüm toprağımız vardı. Birkaç yerde anlattım, anam babam okuma yazma bilmiyordu. Köyümüze geçten geç açılan ilkokul yalnızca üç sınıflıydı. Evimizde bir tek kitap yoktu. Cumhuriyet beni götürdü, açtığı Köy Enstitüsünde eğitti, öğretmen yaptı; elime kalem verdi yurdun yazarları arasına kattı. (Benli Yazılar, s. 11; 1998 Papirüs Yay.)

Yoksul ailelerin çocuklarına umut olan Köy Enstitülerinin yazın dünyamıza kazandırdığı usta kalem, yaşamını ideallerine adayan, geçmişine ve gördüklerine gözlerini kapamayan, kalemini yoksul ve çaresiz köylünün görünür olması amacıyla kullanan, öğretmenlik mesleği boyunca türlü baskılara, kovuşturmalara maruz kalan ve tüm bunların bedelini ödemekten kaçmayan Köy Enstitülü delikanlımız Fakir Baykurt’ın Değerli kızı Işık Baykurt, söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum konuşmamıza. Önce bize kendinizden söz eder misiniz? Işık Baykurt kimdir?

IŞIK BAYKURT:Fakir Baykurt’un üç çocuğundan biriyim. Sönmez ve Tonguç adında iki kardeşim ve Taylan adında Tokyo’da yaşayan bir oğlum var.

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi mezunu olup, uzun yıllar dış ticaret şirketlerinde çalışarak 2003 yılında emekli oldum. 1999 yılında babam Fakir Baykurt’un ölümünden sonra kitapları ve telif haklarıyla ailemiz adına ilgilenmekteyim. Babamın hastane odasında emanet ettiği “Eşekli Kütüphaneci” adlı romanıyla başlayan çalışmalarım, babam hayattayken ilk iki cildi yayınlanan Özyaşam Öyküsü serisinin kalan altı bölümünün yayına hazırlanmasıyla devam etti. Ardından, babamın terekesinde bulduğum “Sabır Dağı” adlı öykü dosyası ve en son “Topal Arkadaş” adlı çocuk kitabı yeniden düzenlenerek yayınlandı. Fakir Baykurt’un eserlerinin yayınlanması için ailem adına titizlenmenin yanı sıra çeşitli okuma etkinliklerine katılarak Köy Enstitüleri ve Fakir Baykurt’un eserlerinin tanıtımına katkı sunmaya devam etmekteyim.

AYLİN YILMAZER: Yeliz Akar’ın Fakir Baykurt’un Romanlarında Toplumsal Gerçeklik adlı yüksek lisans tezinde, Mustafa Baydar’ın kaleme almış olduğu Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar? adlı eserinden aktardığına göre Fakir Baykurt; Mustafa Baydar’a bu konu üzerinde bir açıklamada bulunur (Akar, 2010:1) ve (Baydar,1960: 41): “Ben o zaman şiir yazardım. Eski şairler birer takma ad alırlarmış. Ben de yeni şiiri bir takma adla yürütmek istemiştim. Sonradan bu ad, hikâye ve roman çalışmalarında, hatta hayatımda da yakamı bırakmadı.”

Babanızın asıl adı olan Tahir’den vazgeçip, Fakir adını seçmesinin hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?

IŞIK BAYKURT: Sizin de söylediğiniz gibi Gönen Köy Enstitüsünde şiir yazmaya başlayıp biraz da tanınır hale gelince, kafasının bir yerinde hep kendine bir takma ad bulmak var. Çünkü ona göre bütün bilinen halk ozanlarının birer mahlası var.

Gönen’de şiir yazmanın yanı sıra edindiği elden düşme bir fotoğraf makinesiyle harçlığını çıkarmak için fotoğrafçılık da yapıyor. Çektiği filmleri hafta sonu izin günlerinde Gönen’de fotoğrafçıya banyoya götürüyor, bitince de alıp geliyor. Eğer olur da yetişmezse, fotoğrafçı arkadan postayla gönderiyor.

Böyle fotoğrafların yetişmediği bir gün, postacı zarfın üstündeki ismi okuyor, Fakir Baykurt. Fakir Baykurt yok, o kim? Birden babamın beyninde bir ışık yanıyor ve “Yaşasın! Buldum!” Halk ozanlarının mahlası biraz aşağıdan, daha mütevazı isimler olur ya, Fakir de öyle, tam istediği gibi bir isim diye düşünüyor benimsiyor.

Bundan sonra yazılarında Fakir adını kullanıyor ve öyle tanınıyor. Yıllar sonra Şavşat’ta bakanlık emrine alınıp Ankara’ya tayini çıktığında bu ikilik biraz sorun çıkarıyor. Sonrasında mahkeme kararıyla artık Fakir adı kayıtlara geçiyor ve resmi adı oluyor.

“Ben, halktan yana sanatçıların çok suçlandığını, çok daha ağır çile çektiğini biliyorum. Gülünecek kadar kafasız olanların ve burnuna kadar çıkarına batmış işbirlikçilerin yönettiği ülkelerde daha neler neler olur, bunu da biliyorum. Ama yapıtlar çürütülemez, insanların düşünceleri öldürülemez.”

AYLİN YILMAZER: Sanatçılar bu dünyaya bir misyonu gerçekleştirmek için uğrar, gökyüzündeki yıldızlar gibi hem gecenin aydınlanmasını sağlar hem de arkalarında düşünce evrenimizi şekillendiren silinmeyecek izler bırakırlar. Sevgili Fakir Baykurt da hem aydın kimliği hem insani duruşu, ödünsüz yaşamı ve tabii kalemi ile bu yazarlar arasında benim için.

Dokuz yaşında babasını kaybediyor Fakir Baykurt. İlkokul yıllarında hem çalışıyor hem okula devam ediyor. Şiirle tanışması bu yıllarda oluyor. Sonra Gönen Köy Enstitüsüne başlıyor ve Türk ve Dünya edebiyatının önemli yazarlarını okuma şansı buluyor. Yazmaya devam ediyor bu yıllarda da. Köyde doğan köy enstitüsünde okuyan........

© Edebiyat Burada