menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Özgürlükten kaçış ya da ataerkillik ve totaliterlik

16 0
previous day

Üç yıl önceki bir yazımda Türkiye’nin carî siyasî rejiminin ‘’patrimoniyalist’’ bir özellik gösterdiğini açıklamıştım. Ama bu tanımlama doğru olmakla beraber, aslında eksiktir. Onun için, demokrasiden her gün biraz daha uzaklaşan bu tuhaf rejimin özellikleri arasına iki başka özelliği daha, yani ataerkillik (patriarchy) ve totaliterliği de eklememiz gerekiyor.

Evet, çok tuhaf bir şekilde Türkiye’nin siyasî sistemi artık hem patriyarkal, hem patriarşik hem de yarı-totaliter bir niteliğe sahiptir.

‘’AKP’nin Patrimoniyalizm Mirası’’ (2 Ekim 2022) başlıklı söz konusu yazıda, on yılı aşkın bir süredir Türkiye’ye dayatılmakta olan sistemin bir özelliği olan ‘’patrimoniyalizm’’ hakkında şöyle yazmıştım: ‘’Patrimoniyalizmde ‘devlet’ hükümdarın kişiliğinden ayrılamaz, ülke ve devlet hükümdarın mülkü gibidir. Egemenlik haklarıyla mülkiyet hakları arasında ayrım yoktur. Dolayısıyla kamusal alan-özel alan ayrımından da söz edilemez. Yani, yönetici kişilerin özel alanlarına da karışma yetkisine sahip olduğunu düşünür. Bu anlayışta ‘kamu görevlisi’ diye bir kavrama da yer yoktur; işlerin çekip-çevrilmesinde ona yardımcı olanlar ‘devletin memuru’ değil hükümdarın sadık bendeleri ve onun emri altındaki kişisel hizmetkârlarıdır.’’

Şimdi, patrimoniyalizm gibi, ataerkillik veya patriarşi de modernlik öncesi (popüler deyimle, ‘’çağdışı’’) siyaset tarzlarıdır. Ataerkil toplumun örnek modeli........

© Diyalog Gazetesi