Parantezler…
İktidar çevresinden kimileri, Cumhuriyet idaresini tarihimizin olağan akışında bir kesinti olarak görme eğiliminde. Bugünün iktidar uygulamalarını ‘100 yıllık’ bir parantezin kapanması gibi değerlendiriyor. İçlerinden bazıları parantezi genişletiyor ve ‘200 yıl’a çıkarıyor. Onların derdi yalnızca Cumhuriyet değil, Cumhuriyet’e giden yolda Osmanlı-Türk modernleşmesine ilişkin her adıma karşı çıkan bir halleri var ve ‘gâvurlaşma’yı II. Mahmut’la başlatıyorlar. Bana ve muhtemelen çoğu insana hayli çocuksu, doğrusu ‘ergence’ gelmekle birlikte böyle bir parantez açma ve kapama merakı olduğu gerçek.
Sayısız gelişme yaşanmış on yılları bir kez eninde sonunda kapanacak bir parantez sözcüğüyle adlandırınca, kendilerine hoş gelen her şey, o parantezin kapanmakta olduğunu gösteren bir zafer oluveriyor.
Bu zihniyettekilere göre artık Kemalist zulüm yılları sona eriyor, halk özüne dönüyor, Batı taklitçiliğinin ürünü her ne varsa yerini tuğralı tespih, yüzük ve panolarla başkaca bir taklit hevesinin ürünü muhafazakâr ‘görünümlü’ yaşam biçimi alıyor, prangalarından kurtulan memleket yeniden bölge hâkimi haline geliyor, ‘öz yurdunda garip öz vatanında parya’ ahali öz benliğini keşfediyor ve cümleten şahlanıyoruz…
Öyle bir şahlanma ki ne sahte diploma ve üniversitede kadro iddiaları, ne torpil ve kayırma, ne üç-beş maaş alınan yönetim kurulu üyelikleri, ne suçsuz yere içeri atılıp eziyet edilen muhaliflerin durumu, ne haraç mezat el değiştiren kamu kaynakları, ne kör parmağım gözüne ihale düzeni, ne hızla tüketilen ve muadili olmayan doğal kaynaklar önemli. Sade yurttaşın hayal edebileceği ya da edemeyeceği her ‘nimet’i kendine hak gören, elde ettiklerini ‘eski........© Diken
