Uyanış...
AKP iktidarının devletin tüm güçlerini -yargıdan polise, RTÜK’ten medyaya kadar- kendisine muhalif sesleri bastırmak için seferber etmesinin, sonunda toplumsal bir isyana yol açması kaçınılmazdı. Demokratik değerlerin sistematik biçimde aşındığı bu dönemde fitili ateşleyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi saiklerle hedef alınarak tutuklanması oldu. İmamoğlu olmasaydı başka bir neden illa olacaktı. Zira toplumun sabır sınırı çoktan aşılmıştı.
Adını “uyanış” koyalım. Toplumun kendi kaderine sahip çıkmasını zorunlu kılan bir dönemin içine girdik çünkü. Tam da bu noktada üniversiteli gençlerin öncülüğünde başlatılan tüketim boykotu, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve anayasal bir direniş biçimi olarak tarih sahnesine çıkıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çağrısıyla büyüyen bu boykot, “Devletin gerçek sahibi millettir” anlayışını yeniden gündeme taşıyor. Türkiye’nin dört bir yanında insanlar, tüketimden gelen güçlerini kullanarak otoriterliğe karşı meşru ve yaratıcı bir yurttaşlık tavrı geliştiriyor. Bu, pasif bir isyan değil, doğrudan anayasa ile güvence altına alınmış bir hak.
Türkiye anayasasının 26. maddesi ifade özgürlüğünü, 34. maddesi ise toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını tanır. Anayasa Mahkemesi’nin Gezi Parkı kararları, bu tür barışçıl protestoların anayasal koruma altında olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu çerçevede tüketim boykotu, ne radikal ne de yasadışıdır; bilakis, demokrasinin en temel........
© Cumhuriyet
