menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vahşi bir dünya

29 5
16.06.2025

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor. Artık dizginlenemez bir hal almış İsrail devletinin İran’a saldırısıyla başlayan korkunç savaş ekranlardan felaket görüntüleri halinde akıyor evlerin içine. Ama yaşandığı yerlerde görüntüler değil, söz konusu olan, yıkılmış binalar, göğe yükselen alevler, ölen insanlar…

Ne kadar vahşi bir dünyada yaşıyoruz ve ne zaman artık bundan daha beteri olmaz desek, vahşetin dozu biraz daha artıyor.

Dünyanın savaşları değil, barışı önemseyen devlet adamlarına çok ihtiyacı var. “Yurtta sulh, cihanda sulh” asla boşuna söylenmiş bir söz değil, ömrü kanlı savaş meydanlarında geçmiş bir askeri dehanın “savaşın aslında bir cinayet olduğunu” ta içinden bilmesinden, ekranlarda göre göre bir süre sonra kanıksamaya başlanan trajediyi bizzat yaşamış olmasından, yüreğinde hissetmesinden kaynaklanan, son derece içten, son derece hakiki bir parola.

Savaşın korkunçluğunu gördükçe daha iyi anlıyor bunu insan. Bu sözün sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü ve boğazların statüsünü değiştiren Montrö Antlaşması Türkiye’nin kanlı II. Dünya Savaşı’nın dışında kalabilmesinde önemli bir etken olmuştu.

Ortadoğu’da etrafımızdaki kanlı ateş çemberi giderek daralırken aynı öngörü gösterilebilecek........

© Cumhuriyet