Modern insanın ruhsal coğrafyası
Joachim Trier’in sinemayı derin ve dönüştürücü bir sanat formu olarak kullandığı son filmi Sentimental Value (Affeksjonsverdi), 2025 Cannes Film Festivali’nde 19 dakikalık alkışla karşılandı. Bu olağanüstü tepki, Trier’in sinemasal olgunluğunun ve duygusal derinliğinin bir yansımasıydı. Ancak bu güçlü tepkilerin kökleri onun filmografisinde, özellikle Oslo Üçlemesi’nde saklı. Sinemanın sezgisel, düşünsel ve ruhsal düzlemde hâlâ ne kadar etkili olabileceğini gösteren filmler varsa, onlar Tekrar (Reprise), Oslo, 31 Ağustos ve Dünyanın En Kötü İnsanı’dır. Trier’in bu filmleri, okurun varoluşsal sorgularına doğrudan cevap vermekten çok, onları derinleştiren bir sinema diliyle konuşur. Yönetmenin yeni filminden önce Oslo Üçlemesi’ne kısaca dönmek anlamlı olacak.
Trier’in filmleri, özellikle varoluşsal sorulara doğrudan yanıtlar vermektense, izleyicinin kendi iç dünyasında bu soruları sormasını zorlayan yapıtlar olarak okunmalı. Bu yüzden belki de akademik ve eleştirel dünyada bazen ‘zorlu’ bulunabilir. Ama gerçek şu ki, Trier’in Oslo Üçlemesi, modern insanın ruhsal coğrafyasına dair güçlü sanat eserleridir. Üçlemede, Anders Danielsen Lie tarafından canlandırılan üç farklı yaşam evresi temsil edilir. Her film, farklı bir yaşam dönemine odaklanır: Reprise: 20’li yaşların idealizm ve hayal kırıklıkları. Oslo, 31 Ağustos: 30’lu yaşların varoluşsal çıkmazları. Dünyanın En Kötü İnsanı: 40’lı yaşlarda anlam arayışı. Hepsi de modern dünyanın dayattığı kimlikler, başarı beklentileri ve sosyal normlarla mücadele ederken, aslında hepimizin yüzleştiği bir krizi yansıtır: Yabancılaşma. Trier’in........
© Birgün
