Bana hikâye anlatma!
Unutmuş olabilirsiniz, fakat mutlaka yüzeyde izi kalmıştır, o size kendini hatırlatır. Yüzeydeki izler, geçmişe açılan kapılardır, tıpkı bedenlerdeki yara izleri gibi. Fakat geçmişe dalmak tehlikelidir, hızla yüzeye çıkarsanız vurgun yemeniz işten bile değil. Katmanlarda oyalanmanız, geçmiş hayatlardan geriye kalan bellek nesneleriyle zaman geçirmeniz gerekir. Bellek nesneleri yaşanmış olanı size hazır olarak vermez. Parçaları bir araya getirip geçmişi kurgular ve canlandırırsınız. “Hayatımızın her saati, tıpkı kimi halk efsanelerindeki ölülerin ruhları gibi, ölür ölmez, somut bir nesnenin içine gizlenerek onda vücut bulur. Orada hapsolur ve biz o nesneye rastlamazsak, temelli orada hapis kalır. Biz nesne aracılığıyla onu tanır, çağırırız, o zaman kurtulur” (Marcel Proust, Sainte-Beuve’e Karşı, Doğu Batı Yayınları). Geçmişe dalanlar yeniden yüzeye çıktıklarında kurtardıkları geçmişi de beraberinde getirirler. Fakat geçmiş, yüzeye her çıktığında aynı olan geri dönmez, farklılaşır ve yüzeydeki mevcut olanı da farklılaştırır. Hayatın ritmi değişmiştir.
Bedenler ve nesneler birbirlerinin arasına yerleşmiş, iç içe geçmişlerdir; birbirlerinden etkilenir ve birbirlerini etkilerler. Kimi nesneler size kederli bir geçmişi hatırlatır, kimi nesneler ise sevinçli bir deneyimi. Her karşılaşma bedenin duygu rejimini değiştirir; beden bir var olma gücünden diğerine geçer, karşılaşmalara bağlı olarak........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Sabine Sterk
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d