Utandıklarımız ve özlediklerimiz
Hak ihlallerinden utanıyor ve adil bir dünyayı özlüyoruz.
Bu yazıyı Kurban Bayramı günlerinde yazıyorum ve bir önceki bayram yazısında olduğu gibi, maalesef insan hakları ve özgürlükleri ihlal ediliyor.
İsrail’in Gazze’de izlediği soykırım politikalarından utanıyoruz. Bombalarla Filistinlileri öldüren, yaralayan ve onları evsiz bırakan İsrail ordusu, son zamanlarda Gazze’deki insani yardım noktalarında toplanan insanları hedef alıyor. Netanyahu hükümeti sadece silahları ve bombaları değil, açlığı ve susuzluğu da bir savaş aracı gibi kullanıyor. İsrail’in bu konudaki politikasını Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, 28 Mayıs tarihli yazısında çok kapsamlı bir biçimde değerlendiriyor.
Yazıda geçen “Yüz kızartıcı ‘yeni’ silahlar” ifadesi, Netanyahu’nun veya saldırılarda sorumluluğu bulunan diğer yetkililerin insan hakları prensiplerinden ne kadar uzak olduğunu ortaya koyuyor. İsrail’in bu politikalarını belirleyenlerin, Filistinlileri insan onuruna yakışır bir yaşam sürecek kişiler olarak görmediği aşikar. Aksi takdirde böylesi saldırıları gerçekleştirirken utanmaları gerekir. Onların yerine bizler utanıyoruz.
Filistinlilere yönelik saldırıların ulaştığı boyut, maalesef yaşamın her alanını felç eden bir aşamada. Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün, İsrail ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda görev yapan ekibinin 8 Haziran tarihli açıklaması utancımıza utanç katacak nitelikte: “Gazze’deki sağlık sistemi son derece kırılgan. Ölümleri önleyebilmek için geride kalan sağlık-bakım tesislerinin korunması ve tahkim edilmesi zorunludur.”
Bu, kritik öneme sahip bir çağrıdır. Bu, yaşamı korumak için yapılan bir çağrıdır. Bu, insan onuruna yönelik bir çağrıdır.
Kızılhaç’ın Refah’taki Sahra Hastanesi, son iki haftada çok sayıda ateşli silahla vurulan ve şarapnel parçasıyla yaralanan kişinin hastaneye getirildiğini belirtiyor. Bu süre zarfında, aralarında hastaneye getirildiğinde yaşamını yitirdiği tespit edilen 41 kişinin de olduğu toplam 933 kişinin sahra hastanesine başvurduğu bilgisini paylaşılmış. Komite, bu sayının son bir yılda kendi hastanelerine getirilen toplam insan sayısından daha fazla olduğunu da not düşüyor.
Hastanelere getirilen kişilerin çoğunun yardım dağıtım noktalarında beklerken vurulması, İsrail hükümetinin su, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçların dahi karşılanmasını engellediğini gösteriyor.
Hastanelere, okullara, ibadet yerlerine yönelik saldırılara savaş koşullarında dahi izin verilmiyor. Ayrıca sivillerin korunması da çatışan tarafların sorumluluğundadır. Ancak bu kurallar, Netanyahu hükümeti için bir anlam ifade etmiyor. Benzer şekilde, bu temel yükümlülüklerin ihlal edilmesi de uluslararası toplum açısından pek bir anlam ifade etmiyor gibi.
İsrail’in soykırım uygulamalarına ses çıkaran devletlerin ve hükümetlerin sayısı ses çıkarmayanlardan az.
Başta devletler ve hükümetler olmak üzere, uluslararası toplumun sessizliğine karşı sivil inisiyatifler, ihlalsiz bir dünya özlemimiz için çaba sarf ediyor.
Gazze’de yaşananlar karşısında sessiz kalmayan Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun Madleen isimli gemisi, 1 Haziran’da İtalya’nın Sicilya adasının doğu kıyısındaki Katanya bölgesinden yola çıktı.
İsmini Gazze’nin ilk ve tek kadın balıkçısından alan Madleen gemisinin, İsrail’in kolektif cezalandırma ve bilinçli aç bırakma politikaları karşısında direnen Filistinlileri simgelediğini belirten aktivistler, amaçlarının Gazze’ye insani yardım taşımak ve İsrail’in yasadışı, soykırımcı ablukasını delmek olduğunu ifade ediyor.
Bu sivil gemide yer alan 12 aktivistin ve insan hakları savuncusunun tam listesi şu şekilde:
Gemide yer alanlardan Fransa vatandaşı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Filistinli Rima Hassan, Gazze’de yaşananlar karşısındaki sessizliğin suç ortaklığına vardığını vurgulayarak, geminin sadece insani yardım değil, “Ablukaya son verilsin, soykırıma son verilsin” talebini de taşıdığını belirtiyor.
Bir diğer aktivist Grea Thunberg ise sistematik açlık ve dünyanın seyirci kalması karşısında ahlaki sorumluluğa dikkat çekiyor. Hem Hassan hem de Thunberg’in bu inisiyatifte yer alma motivasyonları, insan hakları savunucularının savaşa karşı olma tutumuyla ilgili.
Madleen gemisinin taşıdığı malzemeler, Netanyahu hükümetinin uyguladığı Gazze ablukasının kimleri etkilediğine dikkat çekiyor. Bebek maması, çocuk bezi, çocuk protezleri; savaştan en fazla etkilenenler arasında bebeklerin ve çocukların geldiğini bir kez daha hatırlatıyor. Benzer şekilde, kadınlar için götürdükleri hijyen ürünleri de savaşın kadınları her zaman daha fazla etkilediğini gösteriyor. Un, pirinç, suyun tuzunu almaya yarayan kitler ise ekmek ve su yokluğunu vurguluyor. Tıbbi cihazlar ve koltuk değnekleri ise yaralıların duyduğu acil yardıma işaret ediyor
Maalesef İsrail hükümeti, tüm çağrılara rağmen insani yardımın Gazze’ye ulaşmasına izin vermedi. Gemiyi durdurup aktivistleri de gözaltına aldı.
İnsanlığın gömüldüğü yer olan Gazze’de, bu yaşananlar karşısında en son Madleen gemisi özelinde ortaya konan çabalar, özlediğimiz bir dünya için mücadele edenleri gösteriyor.
Riskler karşısında yılmadan, insan onuru için mücadele edenlere hürmetle…
İhlallerden kaynaklanan utancımıza son vermek ve özlediğimiz hak temelli bir dünya düzeni için mücadeleye devam.
(Oİ/VC)
Hengaw İnsan Hakları Örgütü'nün haberine göre, 6 Haziran'da İran’ın kuzeybatısında, Tahran’a yaklaşık 150 km mesafedeki Kezvin........
© Bianet
