menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yazmalı Defter’e dair

19 1
17.08.2025

“Yazmalı Defter”i bir süre düşürmedim elimden. Faruk Duman, bu görece kısa ama yoğun kitapla yazı denilen denizin derinliklerine dalıyor âdeta. Kendi yazarlık serüvenini evrensel edebiyat birikimiyle buluşturuyor. Bir romancının yazı üzerine çok katmanlı anlatısını incelikle kuruyor; yazma eylemini teknik ya da akademik bir bakışla değil, duru bir dille, kendi deneyiminden damıtarak ele alıyor.
Faruk Duman okurları bilir; onun yazarlık deneyimi, edebiyatın, dilin, doğanın, karakterlerin ve anlatının bütünleştiği yerde daha çok derinleşiyor. Bu derinlik, okurla metin arasındaki mesafeyi koruyor korumasına ama aynı zamanda bir yakınlık da örüyor. Yazarın yazı üzerine düşünceleri ise bu derinliğin kaynağına bir yolculuk. Faruk Duman’ın Yazmalı Defter’i, dilin imkânlarının ötesini yoklarken yazının kendini nasıl var ettiği, nasıl dönüştüğü ve nasıl dönüştürdüğü üzerine de bir yolculuktur.Yalnızca metnin içinde değil, yazarın kendi oluşum sürecinde de devam eden bir yolculuk bu.

43 metinden oluşan kitap, yazarlık sürecinin iç içe geçmiş, çift yönlü doğasına da eğiliyor metinlerin birinde. Yazarın yazıyı inşası ve yazının yazarı inşası... Kuşkusuz yazar, dil, imgelem, kurgu, anlatıcı, zaman, mekân gibi unsurlarla kurar metnini. Kendi dünyasını, kendi anlatısını yaratır. Yazı sürecinde yalnızca metin kurulmaz ama; yazar da kurulur. Yazı, onu dönüştürür, biçimlendirir, başka bir ben’e evirir; dilin, imgelemin, kurgunun, anlatıcının, zamanın ve mekânın olanaklarıyla yoğurur. Yazı ilerledikçe yazar, Blanchot’nun deyişiyle, yazının öznesi haline gelir. Sabit değil, yazının içinde kurulan, yazıyla var olan bir özne. Barthes’ın söylediği gibi, burada sabit bir “ben” yoktur artık; yazı, özneyi dağıtır, çoğaltır…

Faruk Duman, edebiyat görgüsü yüksek, metnin şiirsel ve ruhsal derinliklerine açık bir yazar. Bir yerde, “yazmak, dünyanın sırlarını keşfetmek dürtüsünden kaynaklanabilir” diyor. Yazarken yazar yalnızca bildiğini dile getirmez; kimi zaman neyi söylemek istediğini, yazdıkça fark eder. Bu fark ediş, sözü yavaş yavaş görünmeyene, perdenin arkasında kalana yaklaştırır. Yazmak, dış dünyanın da iç dünyanın da “gizlerine” yönelen bir edimdir o hâlde. Duman, yazarı bir araştırmacı, bir kâşif olarak konumlandırır bu yönüyle: Kelimelerle dünyayı kurarken, onun altındaki sırların eşiğine varan biri olarak. “Dünyanın sırları” derken yalnızca doğa ya da toplum bilgisi değil, yaşamın anlamı, varoluşun muamması, insan ruhunun derinliği de dâhildir buna. Yazmak, bu sırları bütünüyle çözmek değil, onlara yaklaşmak, onları sezinlemek, onlarla temas edebilmektir. Böylesi bir........

© Aydınlık