Gerçeklik ve imge
Bir sahne düşünün: Birçok sanatçı yan yana sıralanmış, önlerinde duran nesne aynı nesnedir; manzara ve ışık aynıdır, hatta o nesne hakkında sanatçıların tanımlamaları bile ortaktır. Yine de ortaya çıkan imgeler ne birbiriyle aynı olacaktır ne de nesnenin birebir kopyası olacaktır. İster çizgi ister renk ve isterse sözcüklerden oluşsun hiçbir imgegerçekliğin tam karşılığı değildir. Çünkü imge zaten eksiktir; o eksiklik de her sanatçının duyarlığında başka bir devinime yönelir.
Heinrich Wölfflin, “Sanat Tarihinin Temel Kavramları” isimli önemli kitabında şunu aktarıyor:
“Ludwig Richter anılarında anlatır: Gençliğinde bir gün, üç arkadaşıyla Tivoli’de belirli bir manzara parçasının resmini yapmak istemişler. Her dördü de tabiattan kıl payı ayrılmamaya karar vermişler. Ama model aynı olduğu, hepsi gözlerinin gördüklerine tam bir doğrulukla bağlı kaldığı, hepsi de yetenekli sanatçılar oldukları halde gene de sonunda, dört ressamın kişilikleri kadar birbirinden apayrı dört resim meydana gelmiş.”
Nesnel gerçekliği bütünüyle yansıtamamak bir yetersizlik ya da yeteneksizlik değil imgenin doğasında bulunan yapısal bir sonuçtur. Çünkü sonsuz bir ayrıntı alanıyken gerçeklik, imgeler sonlu bir dilin içinden geçerek kurulur. Bir manzaranın içindeki taş, taşın gölgesi, gölgenin tonu, o tonun hava sıcaklığıyla değişen yapısı… ve buna benzer binlerce bağlantı… birbirine eklemlenerek neredeyse sınırsız bir akış yaratır. Bu bakımdan, kendini bütünüyle sunmakta cömerttir gerçeklik; hatta fazlasıyla cömerttir. Hiçbir şeyi gizlemeden, neyi varsa, yığılır üzerine sanatçının. Ama sanatın kullandığı araçlar, bunu bütünüyle taşıyacak genişlikte değildir. Öyleyse imge, kaçınılmaz olarak, gerçekliğin kendisi değil, onun içinden seçilmiş bir kesittir. Bir çerçeve, bir ölçekleme… Sonlu bir dilin içinden geçerek kurulur imge: Ressamın paletinde birçok renk olabilir; yine de o renklerle bütün dünyanın devinimi yakalanamaz. Yazarın önünde binlerce sözcük durur, ama her sözcük bir kapı kapatır diğerini açarken. Ses bile sınırlıdır; geride, bir melodinin taşıyamayacağı milyonlarca tını kalır.
İmge, gerçeğin bir izdüşümüdür ama onun eşleniği değildir, o hâlde. Onu bir harita gibi........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden