Asya’nın Avrupa’ya yürüyüşü Doğu Türkistan’dan başlar
Doğu Türkistan (Uygur ülkesi), 1949 yılında Çin tarafından bir kez daha işgal edildi. Geçen zaman içinde Çin’in Avrasya’ya yönelik emperyal planlarının çıkış bölgesi olarak önemi gittikçe arttı. Çin, Doğu Türkistan’ı kaybettiği takdirde hem Pekin’in Türkistan ve Kafkasya’dan enerji aktarma yönündeki stratejik planı boşa gidecek, hem de ülke güvenliği tehdit altına girecektir. Bu bağlamda, Doğu Türkistan Çin’in ulusal güvenliği için vazgeçilmez bir konumdadır. Asya’nın Avrupa’ya yürüyüşü Doğu Türkistan’dan başlar. Çin, tarih boyunca sürekli işgal etmeye çalıştığı Doğu Türkistan’ı kendine Batıya çıkış için tampon bölge yapmaya, buradaki en değerli enerji ve uranyum kaynaklarını sömürmeye, buradan Orta Koridor yalanı ile Türkistan’ı işgal etmek için jeopolitik dizaynlar peşindedir. Tarih hızlandı ve küresel güç çekişmesinde yaşanan değişimler bizi çok uzak olmayan bir gelecekte yeni dünya düzenine götürecek. Bu düzen basit bir hegemonya mücadelesi gibi görünen ABD-Çin rekabetinin ötesinde onları seçen büyük sermayenin kurguladığı Üçüncü Dünya Savaşı’nın sonucunda ortaya çıkacak. Görünen hedefte emperyal Çin’in tarihte İpek Yol ile beceremediği hegemonya planını, Kuşak-Yol Projesi ile hayata geçirmesini önlemek var. İpek Yolu yani kara koridorunda çıkarılacak sorunlar için Doğu Türkistan’dan Orta Asya, Kafkasya ve Karadeniz’e uzanan yeni projeler var.
Ülkemizde Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesine karşı büyük bir ilgisizlik var. Bunun ana nedeni son on yıllarda Ankara’nın İslamcı politikalarının konu Türkler olunca uzak durması kadar, Soğuk Savaş döneminden kalma, kendilerini yenilemeyen bazı sol kesimlerin Çin ve Rus emperyalizminin savunuculuğunu yapmaları, bunu gizlemek için Amerikan emperyalizmini en büyük sorun gibi göstermeleri hatta Doğu Türkistan’ın haklı davasını savunanları Amerikancı veya FETÖ’cü olarak yaftalamaları yatmakta. Bu kesime göre; Doğu Türkistan’ın yüzyıllardır bağımsızlık mücadelesi verdiği, son 30 yıldır ise soykırım ve işkencelere maruz kaldığı tamamen yalandır ve bu olsa olsa Çin’in iç meselesidir. Türklüğün Turan davası yerine Avrasyacılık yalanı ile Türkleri Rusya hapishanesinde tutma senaryosunu meşru kılmaya çalışmaktalar. Türklüğü ve Türk tarihini yok göstermek istemekteler. İş Çin’i savunmaya gelince; Uygurlar orada çok rahat yaşıyorlarmış, Çin meğer çok şefkatli imiş gibi yalanlara başvuruyorlar. Gerçekte Avrasya’da durum şu şekildedir; bin yıldır Türklük ve Türkistan, Çin ve Rus emperyalizminin arasına sıkışmıştır. Türklüğün kuzey ve orta kolu Rus işgali ve tehdidi altında erimeye devam etmektedir. Doğu Türkistan bağımsızlık direnişi ise asıl itibarı ile işgal altındaki bir halkın özgürlük mücadelesidir. Çin sömürgeciliğine bir başkaldırıdır. Bu olaya ideolojik bir gözle bakamayız. Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan’ın sorunu aynı zamanda bir insanlık sorunudur. Yok edilmeye çalışılan kültürlerin var olma mücadelesidir.
Ülkemizde Gazze diye ağlayanlar gene Müslüman olan Doğu Türkistan’ın haklı davası ve yaşadığı zulüm söz konusu olunca görmezden geliyorlar. Türkçülük ve Türk milliyetçiliğinin ırkçılık olarak yaftalandığı ülkemizde gerçek kimliğimiz sulandırılmaya çalışılırken, Türk Dünyasından da koparılmaya zorlanıyoruz. Bu yüzden, gittikçe Orta Doğu ülkesi haline geliyoruz. Son olarak geçtiğimiz 15-16 Kasım 2025 tarihlerinde Taşkent’te yapılan Orta Asya ülkeleri Zirvesi’ne Azerbaycan katılırken Türkiye ve KKTC çağrılmadı. Türk Dünyası Teşkilatı üyesi olmamıza rağmen, Ankara’nın odağının Türk Dünyası ve Türklük değil Orta Doğu olduklarını bildiklerinden kendileri ayrı bir Orta Asya ekseni kuruyorlar. Öte yandan, Türkistan (Orta Asya) ülkeleri ise Çin ve Rus tehdidi altında Doğu Türkistan davasına sessiz kalıyorlar. On yıllardır, Doğu Türkistan inim inim inliyor. Hâlbuki büyük savaş sahnesinin ortasında Doğu Türkistan değil, Türk dünyası yani Türkistan coğrafyası var. Nerede bir Türkün ya da Türklüğün bir sorunu varsa, bizim de davamızdır. Her yıl olduğu gibi bu makalede de, Doğu Türkistan’ın mücadelesini yeniden hatırlatmak ve gelinen aşama ile ilgili bir özet yapmak istiyoruz.
Göktürklerin yıkılmasıyla 743’te Ötügen’de bağımsızlık kuran Uygurlar, Kırgızlar tarafından 840’ta buradan atılınca çoğu Uygur güneye göç etmek zorunda kaldı. Bir kısmı Karahanlı hâkimiyetine (840-1212), bir kısmı da Türkistan’da Cengiz orduları tarafından Uygur himayesine (1218) girdi. Ardından Çağatay idaresi ve sonrasında Timuriler ve Moğolistan olarak ikiye bölündü. Doğu Türkistan toprakları üzerinde tarih boyunca birçok Türk İmparatorluğu, devleti ve beylikleri kurulmuştur. Çin, Doğu Türkistan’ı 1755’te bir Çin vilayeti haline getirdi. Burada koloniler ve kaleler kurarak askerlerini yerleştirdi. Kaşgar, Yarkent, Hotan, Turfan, Aksu, Uş ve İli vadisine Tatarları yerleştirdiler. Zengin petrol ve doğalgaz kaynakları sahip Doğu Türkistan ile Çin arasındaki çatışma, 1757′den beri devam ediyor. Doğu Türkistan veya Uyguristan 1759 yılında Qing Hanedanlığı tarafından işgal edildi ve bağımsız devlet olma özelliğini yitirdi.
Doğu Türkistan, 1862-1877 arasında Dungan ayaklanması ile tekrar bağımsızlığını kazandı. Ancak Çin, Doğu Türkistan’ı tekrar işgal etti ve 18 Kasım 1884’de 19. eyaleti ilan etti. 1911 Çin ihtilali ile kısmen serbestlik kazanan Türkler 1912’de İli havalisinde bağımsızlık için ilk hareketi yaptılar. Ayaklanmayı fırsat bilen Ruslar, bölgedeki Rusların güvenliği bahanesiyle Urumçi’yi işgal ettiler. Qing hanedanlığı, 1912’de sona erdiğinde yerine kurulan Çin Cumhuriyeti, Uyguristan’ın ismini Sincan (Xinjiang; Yeni İşgal Edilen Toprak) olarak değiştirdi. Uygurlar bunu kabul etmediler ve ülke adlarını ‘Doğu Türkistan’ olarak adlandırmaya devam ediyorlar. Batı Türkistan olarak ise bugünkü bağımsız Orta Asya Cumhuriyetleri kabul edilir.
1916-1928 yılları arasında yarı-özerk durumda iken 1933 yılındaki Kumul ayaklanma sonrasıi İlk Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Tarihsel olarak Türklere ait bu topraklarda kurulmuş modern ilk Doğu Türkistan devleti 1937’de ortadan kaldırıldı. Kısa süreli Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin ardından Çinli bir savaş beyi Doğu Türkistan’ın kontrolünü ele geçirdi. 1933’te Turfan, Karaşehir, Korlu Luça, Aksu ve Hoten halkı ayaklanmaya katıldı.
1943 yılında merkezi Kaşgar olmak üzere bir İslam Cumhuriyeti kuruldu. Yeni devlet kendi durumunu düzenlemekle meşgulken, Rusya Doğu Türkistan'a (burada bulunan Çin valisi Şın-Şı-Say'a yardım maksadıyla) modern silahlarla donatılmış bir askeri birlik yolladı. İkinci Dünya Savaşı’nda Rus kuvvetleri geri çekildi. 1943 yılında onların yerini Milliyetçi Çin alınca Rusların planı bir kez daha değişti.
1944’deki İli İsyanı ile Sovyetlerin desteklediği İkinci Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu ancak 1949 yılında Çin tarafından işgal edildi. 20 Eylül 1949 tarihinde Doğu Türkistan, Komünist Çin zulmü altına girdi. Osman Batur, 1952 yılına kadar gerilla savaşı ile direnmeye devam etti. Sonunda Doğu Türkistan ordusundan kalanlar ülke dışına çıktı. Uygur ayrılıkçıların son dalgasının başlangıcı 1950’ler ve 1960’ların başı olarak kabul edilir. 1955’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi ilan edildi.
Uygurlar 1759’den beri bağımsızlıkları için Çin’e karşı farklı zaman dilimlerinde ayaklanmalar ve başkaldırılar düzenlemişlerdir. Günümüzde de bu mücadele devam ediyor. Doğu Türkistanlılar, bağımsız olmak için sürekli mücadele etmiş ve bağımsız devletler kurmalarına rağmen (Yakup Bek Devleti, 1933 Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti, 1944’teki Doğu Türkistan Cumhuriyeti) bu devletler kısa ömürlü olmuş, nihaî başarı kazanamamışlardır. Çin hükümetleri tarih boyunca Doğu Türkistan’ın bağımsızlık faaliyetlerini şiddetle bastırmıştır. 1864’te Çin, Afyon Savaşı, Taiping İsyanı gibi karışıklıkların içinde iken, Doğu Türkistan’da Çinli Müslümanların (Huylar) ve Uygurların başlattığı geniş çaplı isyanlar bölgede Çin egemenliğinin kalkmasına neden oldu. Sultan Abdülhamit, 1866′da kurulan bağımsız devlete el uzattı ve onları yalnız bırakmadı.
20 Eylül 1949 tarihinde Doğu Türkistan, Komünist Çin zulmü altına girdikten sonra da pek çok defa etnik çatışma meydana geldi ve direniş devam ediyor. 1950-1970 yılları arasında Mao, Doğu Türkistan’a yoğun bir Han Çinlisi göçü başlattı, kültürel ve dini baskılar had safhaya vardı. Bu dönemde ilk Uygur direniş örgütleri kurulmaya başlandı. Osman Batur, 1952 yılına kadar gerilla savaşı ile direnmeye devam etti. Sonunda Doğu Türkistan ordusundan kalanlar ülke dışına çıktı. Uygur ayrılıkçıların son dalgasının başlangıcı 1950’ler ve 1960’ların başı olarak kabul edilir. 1955’te Sincan Uygur Özerk Bölgesi ilan edildi.
Ruslar, 1962’de SSCB-Çin ayrılığından sonra yeniden politika değişikliğine gittiler. Doğu Türkistan’dan 60 binden fazla Kazak ve Uygur, Sovyetlerin Sincan’da Bağımsızlık sözüne inanarak, Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine göç etti. Sınır dışındaki Uygurlar Çin’e bağımsızlıkları için açıktan tehdit ediyorlardı. Sovyetler Birliği, Doğu Türkistan’daki Uygur ve Kazakları Sovyet topraklarına çağırıp, orada onları yetiştirdikten sonra, Çin’e geri gönderip saldırılar düzenliyorlardı. 1967’den itibaren Sovyetler medya üzerinden Sincan’daki Uygurları kışkırtmayı oldukça artırdı. Radyo Taşkent, Uygurları Çin’e karşı isyana ve ayaklanmaya davet ediyordu. 1968 yılında Sovyetlerin desteği ile Doğu Türkistan Halkın Partisi kuruldu. 1970’lerde Sovyetler Han Çinlilerine karşı Doğu Türkistan Birleşik Ön Cephesi’ni desteklediler. 1970’lerde ise SSCB, Doğu Türkistan Birleşik Devrim Cephesi örgütünü Çin’e karşı savaşmaları için destekliyordu.
1979’da Sovyetlerin Afganistan’a müdahalesinden sonra Çin’in korkusu daha da arttı, çünkü kendini kuşatılmış hissediyordu. Çin bu kez Afgan mücahitlerine silah ve diğer destekleri vermeye başladı. Çin, Sovyetlerden korunmak için Sincan’a Hanları yerleştirmeye başladı. Sincan’daki Kaşgar ve Hotan’da cihatçı yetiştirip, Afganistan’a göndermek için eğitim kampları kurdu ve buralara yüz milyonlarca dolar para harcadı. Sovyetler dağıldıktan sonra, Ruslar ayrılıkçı Uygurlara olan desteğini kesmiş olsa da, günümüzde bağımsızlıklarını gizlice destekleyen ülkeler ve örgütler mevcuttur. Nisan 1990’da Kaşgar yakınlarındaki Barin ayaklanması Çin ordusu tarafından bastırıldı. Şubat 1997’de Ramazan ayında Çin polisinin bazı tutuklamaları büyük gösterilere dönüştü (Gulya Olayı) ve Çin ordusu 9 Uygur’u öldürdü. Mart 1997’de Doğu Türkistan Özgürlük Ordusu tarafından Urumçi’de yapılan otobüs bombalamasında iki kişi öldü. Uygurlar tarih boyunca Çin’e karşı farklı zaman dilimlerinde ayaklanmalar ve başkaldırılar düzenlemişlerdir.
Doğu Türkistan’da 1990’ların sonundan 2008 başına kadar olan dönemde durum göreceli olarak sakin olmuştur. 2008 yaz aylarında patlak veren Urumçi olayları bir dönüm noktası oldu ama tam olarak neler yaşandı bilemiyoruz. Bunun en büyük nedeni, Çin’in bölgeden her tür iletişimi kapatması ve internete bile izin vermemesidir. Çinli yetkililer bu olaylarda 156 Uygur Türkünün öldüğünü kabul etse de, doğru rakam bunun muhtemelen 3-4 katıdır. Türkiye’de........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein