Kayıp 'Matara' madara olmuş: Ne hakla!
TAŞ YERİNDE AĞIRDIR-163. UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM.
Çok eski zamanlardan beri uzun yollara çıkanlar ya da kısıtlı ortamlarda bulunacak olanlar yanlarında fazla büyük olmayan su kapları taşırlar.
Bu kaplar “yolda su/ içecek taşıma” ihtiyacını karşılar.
Halk arasında “suluk” da denilen kaplar genellikle metalden yapılır.
“Matara” adı da verilir bunlara.
Tarih öncesi zamanlardan beri kullanılır.
Çok eski zamanlarda, Taş Çağı’nda ilk “matara” örnekleri aslında doğal kaplardı.
Hayvan derisi tulumları, hayvan mesanesi, içi oyulmuş su kabağı gibi malzemeler su ve süt taşıyıp saklama ihtiyacını karşılamak için işlev görürdü.
Arkeolojik bulgulara göre Mezopotamya ve Anadolu’daki Neolitik yerleşimlerde, ilk tarım toplumlarında insanlar su ve tahıl taşımak için hayvan derisinden yapılmış tulumlar kullanıyordu.
Daha sonraları (M.Ö. 4000–3000’lerde) Sümerler ve Mısırlılar pişmiş topraktan kaplar geliştirdiler. Küçük taşınabilir testiler, ilk “matara” benzeri nesnelerdir.
Özellikle Mısır’da askerlere ve yolculara küçük seramik mataralar verildiği biliniyor.
Antik Yunan’da “aryballos” ve “askos” denilen küçük kaplar yağ ve su taşımak için kullanılırdı.
Romalı askerler ve yolcular “laguncula” adı verilen deriden veya metalden yapılmış mataralar taşırdı. Bu, günümüzdeki asker mataralarının atası sayılabilir.
Roma döneminde (İ.S. 1. yüzyıl öncesi ve sonrası) ayrıca camdan su kapları da yapıldı.
Bizans döneminde (İ.S. 4. yüzyıl ve sonrasında) Kudüs’e gidecek hacılar için “ampulla” denilen özel mataralar üretildi.
Günümüzde sözlüğümüze girmiş “apmul” sözcüğü de belki bu kaplarını biçiminden geliyor.
Bu kaplar genellikle pişmiş toprak, seramik veya metalden imal edilirdi.
Üzerlerinde haç, aziz veya kutsal mekân tasvirleri bulunurdu. Hem dinsel hatıra hem de içme kabı işlevi görürdü.
Orta Çağ boyunca Avrupa’da askerler ve yolcular, deri tulum ve metal mataralar kullanırdı.
Osmanlı’da su kabı/matara hem bakır ve pirinçten yapılır hem de deriden üretilirdi. Yeniçeriler için matara önemli bir teçhizattı.
Su her şeydir!
Modern dönemde, 19. yüzyılda sanayinin gelişmesiyle birlikte alüminyum ve çelik mataralar yaygınlaştı.
Bugün ise plastik, paslanmaz çelik ve alüminyum, matara imalatında kullanılan en yaygın malzemelerdir.
***
(Bergama’nın kurşun matarası)
Tabii ki Bergama’dan kaçırılan onca tarihî eser arasında, Bizans döneminden kalma olduğu belirtilen matara benzeri bir kap da eksik olamazdı.
Çünkü ne buldularsa alıp götürmüşler!
Bir zamanlar Berlin Müze/Hapishanesinde saklandığı bildirilen bu kap, kurşundan imal edilmiş.
Yüksekliği 27.4 cm, gövde genişliği 16 cm.
Resmine ve onunla ilgili tutulan kayıtlara bakıldığında ne kadar zarif ve emek verilerek üretildiği anlaşılıyor.
Bir mataraya, böyle bir su içme kabına bile sanat sinmiş.
Kurşun kap dört ayak üzerinde yere basıyor, boynu aşağıdan yukarıya doğru genişliyor.
İki yana, kabın gövdesi ile boynunu birleştiren, üzeri çıkıntılı kulplar takılmış.
Üst kısımdaki çatal biçimindeki çıkıntılar delikli; belki bir yere bağlanmak için yapılmış.
Kap yuvarlak biçimde ve iki yanı da basık. Gövdenin her iki yanal yüzünde, dokuz köşeli yıldız şeklinde, ikisi eksik dört dekoratif düğme bulunuyor. Gövdede, boyunda ve kulplardan birinin tabanında çatlaklar görülüyor.
Yan yüzlerin üzerine bir çember çizilmiş. Çemberini içi oyma yaprak, çiçek ve nokta motifleriyle........
© 12punto
