menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SÜREÇTE AMAÇTAN SAPMA BELİRTİLERİ

64 1
05.09.2025

Türkiye’de terör konusu gündemden düşmüşken, Irak kuzeyindeki terör örgütü de kontrol altına alınmışken ani bir teşebbüsle başlatılan ve bir müddet için ismi de konulamayan süreç devam etmektedir. Sonradan “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan konu, hiçbir pazarlık ve beklenti olmadan teröristlerin silahlarını bırakacakları ve örgütü bütün unsurlarıyla lağvedecekleri, çatışmasız ve huzurlu bir ortam oluşacağı şeklinde açıklanmıştır.

Terörist başından da örgütün bu söylenenleri gerçekleştirmesi için çağrı yapması, bölücü siyaset yapan siyasi partiden de bu konuda bölücü terörist başıyla temas kurması talebinde bulunulmuştur. Ancak devam eden süreçte, terörist başının, bölücü siyaset yapan, ayrıca bu konuyu dillendiren ve yöneten siyasetçilerin, medya ve bazı sivil toplum örgüt mensupları ve kanaat önderlerinin, ayrıca dış ülke temsilcileri ve mensuplarının beyanları, konunun böyle gelişmediğini, bölücülerin taleplerinin ön plana çıktığını ve bir pazarlık sürecine dönüşebileceğini göstermiştir.

Sürecin sadece bölücüler tarafından değil, dönüşüm beklentisinde olan iç ve dış mihraklarca da bir fırsat olarak görüldüğü ve kullanılmak istendiği düşünülmekte, devam eden ve amacından sapma emareleri gösteren bu süreçte, bugüne kadar olan gelişmelerden dikkat çeken birkaç konuya değinmekte fayda görülmektedir.

Bölücülerin ifadeleri ve beklentileri

“Terörsüz Türkiye” konusunda yapılan anketlerde sürece desteğin p’e ulaştığı söylenmektedir. Aslında sorulan “terör mü, barış mı?” şeklindeki bir soruya herhalde başka türlü bir cevabın olamayacağı, hatta oranın düşük bile olduğu söylenebilir.

“Terörsüz Türkiye” sürecini benimsemeyenlere “terör taraftarı”, hatta daha ağır ifadelerle karşılık verilmesi ve “karşı taraf” olarak nitelendirilmesinin toplumda kutuplaşma potansiyeli oluşturduğuna dikkat edilmelidir.

Silahların bırakılması terör örgütlerinin lağvedilmesi sürecini yönlendirmek, gerçekleşmesi için alınması gerekecek karar ve tedbirleri oluşturmak için TBMM bünyesinde milletvekillerinden oluşan bir komisyon kurulmuş ve bu komisyona da “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adı verilmiştir.

Komisyonda icra ve İstihbarattaki en üst düzey kamu görevlileri bilgi vermişlerdir. Oturumlar, alınan karar gereği kapalı olarak yapılmaktadır. TBMM’de, ifşa olmasında sakınca olan savaş hali, TSK’nın yurtdışına gönderilmesi kararı gibi ihtiyaç duyulan bazı güvenlik konularında kapalı oturumlara baş vurulduğu bilinmektedir. Ancak bölücü siyaset yapan, hatta terörle iltisaklı olduğu bilinenlerin dahi bilgi sahibi olduğu oturum ve görüşmelerin, kamuoyundan saklanmasının bazı şüpheler yaratabileceği de düşünülmelidir.

Hatta komisyona çağrılan bazı dernek ve mağdur konumundaki bazı kişilerin ve orada bulunan bazı siyasetçilerin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türk Milleti’nin değerleriyle bağdaşmayacak veya sıkıntı yaratacak ifadelerde ve taleplerde bulunduğuna ilişkin haberlere rastlanmaktadır. Bunların doğru olup olmadığı bilinememektedir. Ancak oturumların kapalı olması şeffaflığı engellediğinden, bu şekilde spekülasyon, dedikodu ve komplo teorisi de oluşturabilecek bilgilerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu nedenle, kapalılığın değil, şeffaflığın ön plana çıkarılmasının daha faydalı olabileceği değerlendirilmektedir.

Devam eden bu süreçte, politik........

© Yeniçağ