menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

TBMM’nin Öcalan’la görüşme kararı: İnkârdan tanımaya

11 0
24.11.2025

Toplumda değişim-dönüşümün pozitif yönde olması demokrasiyi geliştirir. Demokrasi salt bazı anayasa-yasa maddelerinin değişiminden ibaret değildir; onlar tek başına anlamsız sonuçlar üretir.

Haydar Ergül

Tarihi bir adım, 21 Kasım günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyonun aldığı Abdullah Öcalan’la görüşme kararı, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve demokratik toplum inşa süreci sonucu yaşanan gelişmelerin ileri bir hamlesi olarak değerlendirilmelidir. Bu karar, çözüm sürecinde yeni bir merhale olduğu kadar tarihi bir adımdır ve biraz daha derinlemesine değerlendirmek gerekir.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne Kürt inkârı

Bilindiği gibi mevcut Meclis, Kürt inkârının yasallaştırıldığı bir organdır. 1923’te Cumhuriyeti ilan eden ve Cumhuriyeti sadece Türk kimliğine dayandıran, başta Kürtler olmak üzere diğer kimlikleri ve dinsel farklılıkları reddeden, inkâr eden, tek dil, tek millet ve İslam’ın da sadece Hanefi mezhebinin ‘Sünni’ yorumuna dayanan bir sürecin başlangıcı olmuştur. Bu tekçilik, farklı toplumsal kesimlerden şöyle ya da böyle tepkiyle karşılanmış, karşı çıkışlar olmuş; ancak tümü şiddetle bastırılmıştır.

Bu farklılıklar içerisinde en çok dayanan, dayanıklılık gösteren ve değişik düzeylerde tepkilerini ortaya koyan Kürtler olmuştur. Neden Kürtler? Çünkü Kürtler, tarihsel bilgilere göre Yukarı Mezopotamya’da en erken insanlaşma serüvenini başlatan eğilimin temel dinamiklerindendirler ve sayıca kalabalıktırlar. Lozan’da ülkeleri dört parçaya bölündü ve her parça üzerinde farklı ulus-devletler inşa sürecine başlandı. Kürtlerin payına düşen de Araplaşma, Farslaşma, Türkleşme yani asimilasyon oldu; Kürdistan, farklı ulus-devletlerin ulusal yayılma alanına dönüştürüldü.

Lozan’da en büyük parça da Türkiye sınırları içerisine alındı. Bu duruma tepki 1921’den Koçgirî’de başlayan süreçle 1938’de adeta soykırım düzeyine ulaşan askeri müdahalelerle yok edildi. Bu başkaldırılar ya da direnişler, cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ifadesine göre 28 isyan olarak gerçekleşmişti ve tümü bastırılmıştır. 29’cusu olan PKK isyanı, Demirel’in ifadesine göre “son isyan”dı ve “bu da bastırılacak” diyordu. Tabii Türkleştirme bu zemin üzerinde yükseldi. Türkleştirme; askeri imkânla birlikte ekonomik, psikolojik, toplumsal, dilsel, kültürel her şeyle Kürdü Türkleştirme politikasıydı. Yine bu isyan liderlerinin büyük çoğunluğunun mezar yerleri bile bilinmemektedir; onların başında Şeyh Said ve Seyit Rıza gelmektedir; hâlâ nereye gömüldükleri bilinmemektedir. İşte 21 Kasım’da Komisyonun İmralı Adası’na gidip Abdullah Öcalan’la görüşme kararı bu açıdan büyük anlam kazanacaktır. Bu anlam, Abdullah Öcalan’ın Kürt sorunu çözümüne ve Türkiye’nin demokratikleşmesine dair söyleyeceklerinin içeriklerinden belki daha fazla anlamlıdır: Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez, inkâr edilen bir toplum adına o toplumun Önderi bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekilleri tarafından ziyaret edilmekte ve bu inkârdan tanımaya gidişin ilk somut adımıdır. Bunun altını özenle çizmek lazım.

52 yıllık mücadele ve İmralı direnişi

Bilindiği gibi Önderliğini Abdullah Öcalan’ın yaptığı PKK öncülüğünde başlayan hareket 1973’te ilk adımlarını........

© Yeni Yaşam