Provokasyonlar ve şantaj barışa hizmet etmez
Önceki yazıların birisinde, toplumsal siyasal çatışmaların sonlandırılmasını istemeyenlerin çeşitli provokasyonlar yaptığı şeklindeki, genel kabul gören görüşten söz edilmişti. Bu tür çatışmaların devamını isteyenlerin provokasyonlar yaptığı doğrudur. Ancak bu provokasyonların kimler tarafından yapıldığını gösteren somut bir bilgi verilmemişti.
Çünkü böyle durumlarda provokasyonları, ancak devletler yapabilirler. Ayrıca başka güçler tarafından da yapılsa, bu provokasyonları önlemek devletlerin görevidir. Dolayısıyla barışın gerçekleşmesini önleyen bir provokasyonu, ya devlet yapmıştır veya devlet bu provokasyonları önlemeyerek barışı engellemiştir.
Türk devletiyle Kürt halkı arasındaki süreçte de aynı kural işlemekte, Türk devleti, yaptığı provokasyonlarla süreci sakatlamaya çalışmaktadır.
Birincisi, başından beri devlet, gerillaya karşı, aralıksız olarak, her türlü silahın kullanıldığı bir savaş sürdürmektedir. Aynı devlet, saldırdığı gerillaların silahlarını bırakmasını istemektedir? Daha büyük provokasyon olur mu?
Yine devlet, demokrasi güçlerini, HDK’lileri, dalga operasyonlarıyla CHP’lileri, gazetecileri, gençleri, muhalefet eden herkesi tutuklamaktadır. Bu saldırılarla oluşturulan güvensiz ortamda barış nasıl mümkün olacak, bu yapılanlar provokasyon değil mi?
TBMM Başkanı N. Kurtulmuş, 16 Mayıs’ta Şırnak’ta yaptığı konuşmada Alevi soykırımcısı Yavuz’u övmüş, Alevi önderlerinden Şah İsmail’e hakaret etmiştir. Kurtulmuş, bu topraklarda defalarca soykırıma tabi tutulan milyonlarca Alevinin yaşadığını, Alevilerin eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü uğruna yıllardır mücadele ettiklerini bilerek bu hakareti yapmıştır. Dolayısıyla bu yaklaşımla Aleviler........
© Yeni Yaşam
