Dışarıdan aktarılan düşünce ve maharetlerle geleneğin yenilenmesi
Hangi alanda olursa gelenekler uzun zaman diliminde oluşur ve genellikle uzun ömürlü olurlar. Bu sebeple de daima değişim ve yenilenmeye konu olurlar. Değişim ve yenilenme geleneğin doğal bir parçasıymışçasına gerçekleşebileceği gibi uzun zaman dilimine yayılan sancılı bir süreç de olabilir. Diğer deyişle değişim ve yenilenme talepleri sadece içten gelmez, aynı zamanda dıştan yani başka geleneklerden de gelebilir. Bütün değişim ve dönüşüm süreçlerine rağmen bir geleneği hala o gelenek olarak kabul etmemizi mümkün ve zorunlu kılan şey, geleneğin kendi temel kabullerinden hareketle teorik ve pratik hayatı her nesilde yeniden üretebilme kabiliyetidir. Bunun ise birtakım alametleri vardır. Alametler içinde belki en önemlisi, geleneğin kendisini lağvetmeden hem içten ve dıştan gelen talepleri dönüştürme hem de onlar doğrultusunda dönüşme pratikleridir. Bu bağlamda özellikle dış kaynaklı değişim ve yenilikler, tek yönlü bir olgu değildir. Değişim ve yenilikler baktığımız noktaya veya durduğumuz yere bağlı olarak hem dönüştürme hem de dönüşme olarak görülebilir. Bu yazıda size İslam tarihinde dıştan gelen etkiler doğrultusunda dönüşme ve dönüştürme olgusunun dikkat çekici bir örneğini kısaca özetlemeye çalışacağım.
Bilindiği üzere Müslümanlar Hicrî birinci yüzyıldan itibaren inançla ilgili meseleleri tartışmaya başladılar ve hem Kur’ân hem de hadisler üzerine tefekkürleri neticesinde yaratmayla ilgili bazı temel fikirlere ulaştılar. Allah’ın zâtı, sıfatları ve fiillerinde birliği (tevhîd) İslam’ın en temel ve külli akidesini oluşturur ve kelime-i tevhidde özlü ifadesini bulur. Âlemin bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm unsurlarıyla yaratılmış olduğu inancı da tevhidin gereği olan ikinci temel inançtır. Fakat Allah âlemi nasıl yaratmıştır sorusuna hicrî birinci yüzyıldan itibaren iki aşamalı bir cevap verilmiştir. Cevabın birinci aşaması, bütün münderecatıyla âlemin yoktan yaratıldığıdır. İkinci aşaması ise yaratılanların temel yapılarının ne olduğu sorusuna verilen cevapta görülür. Kimi düşünürler atomculuğu, kimileri zuhur ve kümunu, kimileri arazcılığı vs. savunmuştur. İkinci aşama, birinci aşamadaki temel fikrin açıklayıcı bir teorisi ortaya çıktığından farklı teoriler geliştirilmiş ve bunların hepsi tevhid, nübüvvet ve haşir gibi temel akidelerle uyumlu olduğu gösterildiği sürece meşru kabul edilmiştir. Fakat birinci aşamayı oluşturan “âlemin yoktan yaratıldığı” şeklindeki temel fikir, tevhid inancının adeta zorunlu bir gereği gibi görülmüş, hadis,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein