menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sergileme, teşhir ve eser arasında

15 0
31.05.2025

Önceki yazımızda

Kur’an’ın

bir sergievinde

sergilenmesinde

, seyredenin gerçekten neyi ne oranda gördüğünün öncelikli bir soru olarak karşımıza çıktığını belirterek, gösterenin gösterdiğiyle, gösterilenin de gösterilme şekliyle pornografik kanıksamanın bir unsuru haline gelebileceğini ve böylece sergilemedeki “başkaları da eserden nasiplensin” şeklindeki iyi niyetin hiç hesaplanmamış bir kötülüğe dönüşebileceğini ifade etmiştik.

Buradaki

kanıksamadan

kastımız, bir seyir nesnesi olarak

herkese

görünen

ama

kimseye ait

olmayanın

, yani kendini herkes için sergileyen ama hiçbir kimseye kendisini

vermeyenin

bu ait olmayışından / vermeyişinden kaynaklanan

psikolojik uzaklığın

kanıksanmasıdır.

Oysaki Kur’an’dan söz ettiğimiz yerde, onun “göklerin ve yerin gizlisini kesinlikle” bilen (Bakara, 2/33), eşsiz Kudreti ve takdiriyle “Yaş ve kuru ne varsa hepsi”ni “apaçık bir kitapta” (En’âm, 6/59) toplayan/yazan Allah’ın, peygamberi aracılığıyla ırk, yaş, sosyal rol ve seviye ayırmaksızın herkes için inzal ettiği

vahyinden

söz ediyoruz demektir. Herkes için verilmiş olması ise herkesin kendi ilim, idrak, tevil ve tefsir düzeyine göre ondan bir

nasibinin

, kendisine mahsus bir

payının

bulunmasıdır.

Kur’an’la kurulan ilişkilerin düzeylerindeki bu farklılık aynı zamanda Kur’an’la kurulan

yakınlığın

karinesi olsa da asıl sabit olan şudur:

Temyiz

kabiliyetine sahip her

mümeyyiz

kendi niyet, ilim ve idrakine göre........

© Yeni Şafak